Zaman aşımı olmasaydı ne değişecekti?
Sivas davası zaman aşımına endekslendi ama meseleye özü itibarıyla bakılması gerekir. Sırf beş kişi bulunamadı diye karar karşısında kıyamet koparılması biraz fazla değil mi? Hükûmet bile, Ak Parti içinde Sivas davasında hapis cezası almış olanların avukatlığını yapanlar olduğu hâlde, çıkarılan gürültüye bakarak akıntıya kürek çekiyor.
Dava zaman aşımına uğramasaydı ne olacaktı? Beş kişi yakalansaydı mesele bitiyor muydu?
Yaygaranın asıl maksadı başka... Yeter ki, ortalık toz duman olsun! Sular bulansın, “balıkçılar” ava çıksın!
***
Dün MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bir yazılı açıklaması geldi.
Meseleye değişik bir açıdan yaklaşıyor. Çok dengeli bir açıklama. Bahçeli, “Şayet mahkemenin verdiği kararda bir usulsüzlük veya yürürlükteki hukuk maddeleriyle bağdaşmayan taraf varsa, bunun mutlaka giderilerek sorunun bütünüyle çözüme kavuşturulmasının temin edilmesi” gerektiğini belirtiyor.
Böyle bir davada büyük gürültü koparılacağı bilindiği için mahkeme heyeti kanunları baştan sona tekrar inceleyerek karara varmıştır.
Kanun ne ise o. Yargıtay safhasında da bir şeyin değişeceğini sanmıyorum. Mesele, öyle anlıyorum ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınacaktır. AİHM’nin vereceği karar zaten bellidir. Aranan beş kişi yakalansın denecek.
Öyle bir hâdise ki, kişilerle de ilgisi yok.
Hâdisenin özü birbirimizin hassasiyetlerini dikkate almamaktır; çatışmacı zihniyete teslim olmaktır
***
Bahçeli’nin belirttiği gibi “mezhep eksenli” düşmanlığın önüne geçilmesi gerekmektedir.
Eski “kaşarlanmışlar”, Türk’ün birbirine düşmesinden çıkar umanlar, beş kişinin yakalanmamasını bahane ederek insanlarımızı kışkırtmak istiyorlar. Alevîleri çok iyi tanıdığımı düşünüyorum. İçlerine girdim ve çok kişiyle ahbap oldum. Asla oyuna gelmeyeceklerdir.
***
Bahçeli’nin açıklamasının sonunda hükûmetin mutlaka dikkate alması gereken hususlar var:
“Bu kapsamda Başbakan ve hükûmeti, sağduyulu hareket etmeli, kardeşliği pekiştirici, uzlaşmazlıkları yatıştırıcı siyasî üslup ve usûl yolundan asla ayrılmamalıdır. Nihayetinde alevlendirilmeye çalışılan etnik ve mezhep geriliminin, komşu coğrafyalara paralel genişleme istidadı gösterme ihtimali dikkatlice ve sorumlulukla takip edilmelidir. Bu itibarla herkes azamî duyarlılık içinde kalarak, Türkiye’yi ateşe atacak tuzaklara ve kamplaşmalara karşı son derece uyanık ve hazırlıklı olmalıdır.”
Çok acı yaşanmıştır; kabul. Ama ders alacağımıza habire üzerine giderek kanırtır durursak, insanlarımızın birbirine güvenini yitirtiriz.