Yunanistan Türkleri anlamalı
Recep Tayip Erdoğan’ın Yunanistan’ı ziyareti ve samimî görüntüleri umut verici. “Umut verici” derken, tabiatıyla, Yunanistan’a zikzaklı tavrımız ve temelde “düşmanlık” güdülmesi, ister istemez akla gelecektir.
Yunanistan’la barışık olmalıyız, Ermenistan’la barışık olmalıyız ve İsrail’le barışık olmalıyız. Her üç devletin diasporası, ister istemez iç dünyamıza aksediyor. Görünmez eller, bir yerlerde arızalar çıkarıyor.
Garantör devlet olduğumuz hâlde, 1974’te Kıbrıs’a müdahalemizi kabullenemeyenler ambargo uyguladılar. ABD’nin silah ambargosu üç yıldan fazla sürdü. ABD’nin ambargosunda elbette Yunan diasporasının etkisi büyüktü.
Ermenistan, “soykırım” diyor başka bir şey demiyor. Özellikle ABD ve Avrupa’ya yayılan Ermeniler, âdeta devlet içinde devlet oldular, koloniler kurdular. Yönetimlerin Türkiye’ye karşı tavır alması için her yolu deniyorlar.
İsrail, ayrı bir mesele... Yahudileri koruyan, gözeten Türklerdi. İsrail’i ilk tanıyan Müslüman ülkedir. Dünyada ise tanıyanlar arasında 44. ülkedir.
İsrail, şimdilerde akıl almaz katliamla, dünyada kendilerine nefret rüzgârları estiriyor. Siyonistler şimdilik galip gelebilirler ama Gazze katliamıyla tarihin kara sayfalarına girdiler. Bir gün o kara sayfalar yüzlerine vurulacaktır.
İsrail, kendi gücüyle değil; diasporanın gücüyle ayakta. ABD bir tökezlese, İsrail anında biter.
İsrail’le ilişkiler bundan sonra ilerisi için belirsiz. Türkiye’nin diğer İslâm ülkelerine göre daha aktif politika güderek Netanyahu çetelerine kesin tavır almasını, diasporadaki Yahudi lobileri, kalın defterlerine kaydetmişlerdir. Şu zamanda biz ekonomik sıkıntıda debelenirken bizi daha aşağılara çekmek için, görünmez elleriyle kapıları bir bir kilitleyeceklerdir.
***
Yunan politikacılar akıl yürütseler, mutlaka Türkiye ile barışık olurlar. Dip dibeyiz, iç içeyiz. Geçmişin şartlarını, savaşlarını mutlaka bir tarafa bırakmalıyız. Vize kalksa, sınırlar açılsa, ha Yunanistan’da yaşamışız ha Türkiye’de; fark etmeyecektir.
En büyük problem mülteciler. Doğu ülkelerinden, Orta Doğu’dan gelen mültecilerin ilk geçiş alanı Türkiye, ikinci geçiş alanı ise Yunanistan. Türkiye Yunanistan’la birlikte mücadele yürütmelidir.
İstiklal Harbi’nden sonra Lozan Antlaşması imzalandı ve Yunanistan ve Türkiye kendi şartlarına razı oldular. İki savaşan lider Mustafa Kemal ve Venizelos el sıkıştılar.
Yunanlılar İzmir’i işgallerinde, esir aldıkları Türk askerlerini “Zito Venizelos!” (“Yaşa Venizelos!”) diye bağırtmak istemişler, “Zito Venizelos!” diye bağırmayanları süngülemişlerdi.
Böylesine bir düşmanlık güdülmüşken, Lozan’dan sonra Venizelos, Mustafa Kemal Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermişti.
***
Türk Yurdu dergisinin son sayısı “Türk Dış Politikası” özel sayısı. Bu sayı üzerinde ayrıca duracağız. Burada Doç. Dr. Mehmet Cem Oğultürk’ün “Türk Dış Politikası ve Balkanlar” makalesi okunmalı. Barış yolunda geçmişi iyi tahlil etmeliyiz. Atina ne yapmak istemişti, bakalım:
“Yunanistan’a gelince... Atina diğer Balkan ülkeleri ile yaşadığı sorunlar yerine öncelikle Ankara ile ilişkilerini düzeltme konusuna odaklandı. Zira Atina, Balkanlarda barışı sağlama yolunda ilk adımın, özellikle Türkiye ile olan ilişkilerini iyileştirme amacıyla atılması gerektiğini anlamıştı. Türkiye ile Yunanistan arasındaki nüfus mübadelesi sorunu 1930’dan önce çözülemedi, ancak ilişkiler bu yıldan itibaren gelişmeye başladı. Balkanlarda siyaset istikrarının sağlanması için öncelikle Atina ve Ankara arasında dostça ilişkilerin tesis edilmesi gerekiyordu. Türkiye ile Yunanistan arasında 10 Haziran 1930’da imzalanan Ankara Antlaşması, bu temel dostane ilişkilerin kurulmasında önemli bir adım olarak kabul edildi. Zira Atatürk’e göre, Yunanistan ile anlaşmaya varmak, izlenecek Balkan politikasının temelini oluşturuyordu.” (Türk Yurdu, S. 436, Aralık 2023)
***
Son cümleye dikkat: “Zira Atatürk’e göre, Yunanistan ile anlaşmaya varmak, izlenecek Balkan politikasının temelini oluşturuyordu.”
Yunanistan’la pekiştirilecek dostluk, bütün Balkan ülkelerinde bir yumuşamaya yol açacağından şüpheniz olmasın.
Sovyetlerin dağılmasından, komünist rejimlerin çökmesinden hemen sonra, biliyorsunuz, Balkanlar karıştı, Bosna Hersek’te ve Kosova’da Sırp katliamı birbirini takip etti maalesef.
Kosova’da çatışmalar başladı başlayacak, Kosova’nın başşehri Priştine’deydim. Bir tarafta Sırplar nümayişte bu toprakların kendilerinin olduğunu bağırıyorlar, bir tarafta Arnavutlar yürüyor, topraklarına sahip çıkıyorlardı. Bir Sırp yürüyüşünde bir evin üst kat balkonunda bir kadın Yunan bayrağı açmış, Sırp yürüyüşçülerden büyük alkış almıştı. Bayrak gösterisinin fotoğrafını çekmiş ve yayınlamıştım.
Yunanistan’la yumuşama, ister istemez, Balkan ülkelerinin iç içe girmiş karmaşık problemlerinin hallinde tarafları düşündürecektir.