Yok artık dedirten benzetme!

Van'da, halka yardım götüren ekibe PKK saldırıyor ve iki kişi şehit düşüyor. Yardım götürenler, dönüşlerinde yine yardım olsun diye köyünden ilçeye yaya gitmekte olan bir kişiyi arabalarına alıyorlar. Arkadan gelen PKK'lıların saldırısında hayatını yitirenlerden biri o kişi.

PKK'nın öldürmekten başka hesabı yok. Hedef seçmiyor. "Devlet" bağlantılı kimi görse saldırıyor.

Allah esirgesin, PKK, ABD (hâliyle İsrail) ve Rusya desteğiyle bölgede hâkimiyet kursa, katletmedik insan bırakmayacak.

Bütün Türkiye olarak bölücülerin karşısında olmalıyız. Bölücülerin karşısında olurken, "HDP=PKK" olduğunu, HDP'ye masumane oy vermiş kitlelere de anlatabilmeliyiz.

Van'daki PKK saldırısı, PKK'nın hesapsızlığını ve gayesizliğini ortaya koyan vahim bir hâdisedir. HDP'nin tepesindekiler ne düşünürler bilemem, ama bu partiye, bir umut oy verenler silkelenmeliler.

Hükûmet edenler ve diğer partilerin üzerine büyük vazife düşüyor. HDP'ye oy verenlerin silkelenmesi ve idrak etmesi için bütün halkı kucaklayıcı bir dil kullanmaları gerekiyor.

Meseleye, "Kürt siyasetçi", "Kürt seçmen" diye girdiğiniz zaman, baştan kaybediyorsunuz. Karşınızdakini ayrı bir bloka kendi elinizle itiyorsunuz; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından ayrı bir kimlik veriyorsunuz. Öyle olunca verdiğiniz "kimlik"i karşınızdakinin sahiplenmesi gerekiyor ve ister istemez, "vatandaşlık hakları" tartışmaya açılıyor. Ve iş kimlikte "sınır" belirlemeye kalıyor. Sınırın nereye kadar uzanacağını kestirmeniz mümkün değildir. Dolayısıyla "kopuş" için zemin hazırlıyoruz.

Etnisite vardır ve bu bizim zenginliğimizdir. Ama "kimlik" içinde düşündüğümüzde, çağın illeti, emperyal güçlerin zehirleme damarı "mikro milliyetçilik" kapısı aralanıyor, insanlar birbirlerine bileniyor. Bunun önüne geçmenin tek yolu, herkesin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak eşit hakların hatırlatılması, hatırlatmakla kalmayıp fikren işlenmesidir. Burada R. T. Erdoğan'ın, sık tekrarladığı "tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet" sloganının realize edilmesi gerekiyor.

R. T. Erdoğan, "cumhurbaşkanı" sıfatını taşıyor ve Anayasa'ya göre, 83 milyon insanı temsil ediyor. Yeni rejimde aynı zamanda Ak Parti'nin Genel Başkanı olan R. T. Erdoğan, ne yazık ki her daim partili kimliğini "cumhurbaşkanı" sıfatının önüne çıkarıyor. Hâliyle "önce partim, sonra partim" anlayışı birleştirmiyor, ayrıştırıyor. O zaman "tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet" lafta kalıyor.

Biliyorsunuz, Çanakkale Boğazı'na bir köprü yapılıyor. Erdoğan, bu köprünün kule tamamlama törenine video konferansla katılıyor. Hiç alâkası yokken Van'daki PKK saldırısından hareketle ana muhalefet partisine yükleniyor ve vahim bir benzetme yapıyor:

"PKK'nın Van'da uzun namlulu silahlarıyla gerçekleştirdiği saldırıyı CHP'liler Adana'da yumrukla yapmıştır. Devletin halkına hizmet götürmesine tahammülü olmayan bu iki kirli yapının bir süredir gizli saklı yürüttükleri gizli ittifakı sahada ileri aşamaya taşıdıkları görülüyor."

Adana Yüreğir'de, kaymakamlık önünde bir kamyona meyve sebze yüklendiğini gören CHP'nin Yüreğir Gençlik Kolları Başkanı'nın "Kolay gelsin. Hayırdır nereye dağıtıyorsunuz?" sorusu üzerine başlayan tartışma, karakolda bitiyor. Genç serbest bırakılıyor. Sonra R. T. Erdoğan'ın o konuşması üzerine tutuklanıyor.

Artık söyleyecek söz bulamıyorum!

dfs-004-001-011-001-001-001-002.jpg

Yazarın Diğer Yazıları