Yıkımın adı parlamenter sistem
En başından beri böyleler. İki ileri, bir geri. Sadece siyasette değil. Tüm işlerinde böyleler. İnanmıyorsanız ekonomiye bakın.
Orada bile iki ileri, bir geri gidiyoruz.
Şu anda büyüme yüzde kaç?
Üç...
Büyümüyor küçülüyoruz.
Buyurun siyasete bakın: "Biz Suriye'ye katil Esed'i devirmek için girdik..." Gören duyan da "Vay canına Türkiye'ye bakar mısın... Ne diyor" derken birden bire tam tersi bir açıklama...
"Türkiye'nin güvenliğini sağlamak için girdik..."
Al sana dış politika...
Biz, "ülkenin başı beladan kurtulmuyor" derken onlar: "Herkes bize düşman... Dört bir tarafımız sarıldı..." diyor...
Niye acaba?
Çünkü olması gerektiği gibi yönetilmiyor.
Söylüyorsun, ikaz ediyorsun, anlatıyorsun dinleyen yok...
Şimdi tutturdular bir başkanlık meselesi... Parlamenter sistemi yıkacaklar.
Niye yapıyorsunuz kardeşim?
"Türkiye'ye siyasi istikrar gelecek. Koalisyonlar istikrarı bozuyor" dedikten sonra hep birlikte koro halinde bize soruyorlar: "Hangi koalisyon döneminde Türkiye huzur buldu?"
Valla şimdiki huzursuzluğu, ayrımcılığı, adaletsizliği, din-toplum çelişkisini hiç yaşamadık.
Evet, koalisyonlarda tartışmalar ve çekişmeler vardı ama ülkenin bütününe yayılmış bir huzursuzluk yoktu. Mahkemeler çalışıyordu. Hiç kimsenin aklına karşısında durduğu hâkimin kimin adamı olduğuna ilişkin soru gelmiyordu. "Acaba haksız yargılanır mıyım" diye aklımızdan geçirmiyorduk.
Yalan mı?
Mahkemelerin de büyük haksızlıklar yapacağını ve açık açık yaptıklarını biz bu yönetimde gördük...
Üniversite sınavlarına giriyorduk... "Acaba birileri soruları çalmış da yandaşlarına torpil yapmış mıdır" diye aklımızdan geçirmiyorduk.
Güveniyorduk.
Biz, hırsızlığı din adamı olarak devletten uzun süre maaş alan, aynı zamanda devletin içine sızan o sözde din adamı sayesinde yine bu AKP iktidarlarının sayesinde yaşadık...
Geçmişte de hükümetler değişince taraftarlarına az çok çıkar sağlardı. Ama hiç biri ganimet bulmuş da yandaşlarına dağıtıyormuş havasına girmezdi.
Mesela ihaleleri bir yandaş alıyorsa beş de hak eden başkaları alırdı. Kendi adamlarından biri devlet dairesinde müdür yapılırsa bir iki de başka görüşte olanlar hak ederek müdür olurdu. Toptancı bir anlayış, aşırı sağ-sol çatışmalarının yaşandığı dönemlerde daha baskın hale gelmişti. Bu doğru. Ama yine de böyle değildi. İdeolojik ayrımın yükseldiği iktidarlar döneminde bile, yine farklı görüşten kimseler okullarını bitirince işe başlar, atanır, tayin olur, bir yerlere gelebilirdi.
Özellikle idari mahkemeler, beğenilmeyen kararlar verseler bile böylesine şüpheyle bakılan, kurumlar değildi. Hakkınızı arayabilirdiniz. Devletin bir yerlerinde sizi doğru anlayacağını umduğunuz vicdanlı hakimler bulunacağına ve adaletin mutlaka tecelli edeceğine inanırdınız...
Ne zaman ki iktidar, "ben dindarım, Müslümanım, Osmanlıcıyım" diyerek, toplumca değerli olan kavramları kullananların eline geçti... Her şey tersine döndü...
Kurumları, değerleri, devletin geleneksel yapısını teker teker yıktılar... Yıktıktan sonra da her zamanki gibi "yanılmışız" dediler. İki ileri, bir geri dememizin nedeni bu.
Şimdi gele gele sıra parlamenter sistemi yıkmaya geldi...