Yerköylü Erhan’ın şehadeti

Erhan Ar’ın cenazesi bulunamadı dediler, sonra bulundu dediler, sonra yine bulunamadı dediler.
Erhan benim hemşehrim... Benim doğduğum, büyüdüğüm yerin çocuğu... Yerköy’den... Yerköy Yozgat’ın en büyük ilçesi. Ankara yolu üzerinde Delice (biz “Kanak”, deriz) Irmağının kıyısında, Ankara’dan doğuya giden ana yolun 180. km.’sinde sağ tarafta yeşillikler içinde upuzun büyük bir şehir gibi görünür. Aslında iki ilçe iç içedir. Kırşehir’in Çiçekdağ ilçesiyle Yerköy birleşmiş gibidir. Çiçekdağ’a bağlı bir kasaba ve bir mahalle Yerköy’ün uzantısıdır.
Toprağıma uzun zamandır gitmiyorum. Hemen her gittiğimde şehitliğe uğrarım.
Dede Tepesi vardır. Efsanelere konu olmuştur. Tepenin ta başında bir mezar bulunur. Derler ki velîlerden bir zatınmış. Kanak taşmış, kabri su götürecekken, kabir havalanıp tepeye konmuş.
Tepede palamut ağaçları bitmiştir. Yamacında baharın girişinde çiğdem çiçekleri açar. Çocukluğumuzda çiğdem sökmeye, palamut toplamaya gider, eğlenirdik.
Romalılardan kalma kaplıca, tepenin hemen eteğinde idi. “İdi” diyorum ama yine var. Bu defa turizme uygun oteller yapmışlar, eski kaplıca virane olmuş.
Dede Tepesi’nin öbür yamacında eski Yerköy köyü kuruludur. Buradan Şefaatlı’ya kadar, 40 km., içinden Kanak’ın aktığı derin vadi Karanlıdere’dir. İstanbul’dan doğunun en ucuna kadar giden tren yolu ırmakla paraleldir.
(Mustafa Kemal’in Yerköy istasyonuna uğradığını pek bilen yoktur. Beş saat kaldığı istasyonda “ş” harfi ortaya çıkmıştır! Teklif Kırşehirli Cevat Hakkı Tarım’ındır.)
Karanlıdere bağlık bahçeliktir. Dedemin de bağları, bahçeleri vardı. Üzümleri altın sarısıdır ve çok tatlıdır.
(“Yerköy” adı, muhtemelen “köy” den değil “göğ” den geliyor... “Arz” ve “arş” ın Türkçe karşılığı “yer” ve “gök” tür. Âşıkpaşazâde Tarihi’nde “Yer ü göğü” ifadesine rastlamıştım. Bahsettiği şimdi Tuna’nın karşı kıyısında Romanya’da kalan Yerköy idi. “Yer ü göğü”nün özel bir anlamı da olabilir.)

***


Cenazesi bulunamayan sonra bulundu denilen, sonra yine bulunamadı denilen şehit Erhan bana bunları hatırlattı. O da mutlaka bizim yaşadığımızı yaşamıştır; o da Kanak’ta çimmiştir; o da Dede Tepesi’ne, ne vardır, diye merak edip çıkmıştır; o da arkadaşlarıyla kösküsünü alıp Dede Tepesi’nin yamacına çiğdem sökmeye gitmiştir; o da çocukluğunda bahçelerden bizim gibi erik, kayısı, elma yolmuştur.
Yerköy’e hemen her gidişimde uğradığım şehitlik, bahsettiğim Dede Tepesi’nin Yerköy’e bakan eteğindedir. Her gittiğimde birkaç kabir daha eklenmiş görüyor ve kahroluyorum.
Erhan’a muhtemelen orada mezar açmışlardı. Cenaze Ankara’dan gelecek, İstasyon Meydanında tören yapılacak ve namazı kılınacaktı.
Bir haber: Erhan’ın cenazesi ortada yok.
Aile iki defa acı yaşıyor... Şehit düştüğü için ve cenazesi bulunamadığı için...
Tören iptal ediliyor.
Gazetelere bakıyorum... Erhan’ın hanımı “Gidin bulun kocamı! Bir kılı olsun bulun, bir mezarı olsun” diyor. Bir de resim: Erhan, biri kız iki çocuğunu kucağına almış. Dünya güzeli çocuklar. Şimdi o çocukları kavrayan kollar yok.
Çocukları “Burası kahraman babamızın mezarı” diyemezlerse ömür boyu yüreklerinde hicran.

***


Yerköy’e her gidişimde şehitlikte yeni kabirler görmek istemiyorum!

Yazarın Diğer Yazıları