Yerel yönetimdeki şeffaflık, iktidarın sonunu hazırlıyor!
İstanbul ve Ankara muhalefetin iktidarına geçtiğinde, "mali şeffaflığın" ne kadar önemli olduğunu konuştuk durduk. Mali şeffaflığın bir hayal olmadığını, muhalif belediye başkanlarının bu saydamlığı sağlayarak halkı bilgilendirme ödevlerini yerine getirmeleri hem onlara hem de halka yarayacaktır dedik…
Gerçekten de mali saydamlık, aslen kanunlarda da yer alan, kamu idarelerinin uyması gereken bir ilkedir. Bu sayede hem halk vergilerinin nereye, nasıl dağıtıldığını öğrenir hem de yönetim güven depolar…
Mevcut durumda da bu, muhalif yerel liderleri ve partileri, bir sonraki genel seçim açısından oldukça avantajlı duruma sokabilecek bir argüman.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, "Ankara'da olanı biteni yakında açıklayacağım" diyerek düğmeye bastı. Dosyalar hazırlanıyor ve Cumhuriyet Savcılığı'na gönderiliyor… İlk iddia, seçimin hemen öncesinde yaşanan ihale olayına dair "1,5 milyon liralık dolandırıcılık, görev ve yetkiyi kötüye kullanmak, ihaleye fesat karıştırmak ve nüfusu kötüye kullanmak" iddiası.
Bakalım daha Ankara'dan neler çıkacak…
Hiçbir hukuki dayanak olmaksızın elinden mazbatası alınan Ekrem İmamoğlu ise, ancak 18 gün belediye başkanlığı yapabildi ancak 18 gün bile belediyede dönen para akışının yönünü öğrenip biz seçmene tüm açıklığıyla sunmasına yetti.
(Bu araya bir not düşmek isterim: Salt kazandığı seçimin tekrar edilmesi yönünden değil, mazbatasının elinden alınmasıyla da mağdur edildi, İmamoğlu.
Seçimlerin yenilenme sebebi, İmamoğlu'nun seçilme yeterliliği ile ilgili bir sebebe dayansaydı; o zaman mazbatasının elinden alınması gündeme gelebilirdi. Hatta o durumda bile, yerine vali atanması değil; il meclisi tarafından geçici bir başkan seçilmesi gerekiyordu. Yapılan, bu açılardan adeta hukuksuzluk zincirlemesi!
Özetle, seçimler yenilense de 23 Haziran 2019 tarihine kadar İmamoğlu'nun görevde kalması gerekiyordu.
Ancak görünen o ki 18 günde akı karayı ortaya çıkaran başkanı, bir 18 gün daha koltukta oturtmak, kimsenin işine gelmedi!)
Meğer, "İstanbul'a ihanet ettik" derken, sandığımızdan çok daha önemli bir itirafta bulunuyorlarmış.
Şehir, adeta borca batmış!
Vakıflara verilen paralar… Yandaşlara kazandırılan ihaleler…
Belediye iştirakleri zarar içerisinde!
Nasıl zarar etmesin ki? Mansur Yavaş açıkladı: 188 milyon liraya satın alıyor oldukları ihale, daha önce 1 milyar liraya alınmış!
İstanbul'da, tek gideri başını bekleyen çalışanı olan, normal şartlarda en karlı iş olması gereken İSPARK, 351 milyon lira toplamış olmasına rağmen sadece 1 milyon lira kar etmiş!
Son dört yılda İBB Meclisi'ne ve komisyonlarına gelen teklif raporlarının önceliği hep imar! 8 bin 470 imar teklifinden bahsediliyor. İstanbul'un en büyük problemi dediğimiz ulaşıma dair son dört yılda yalnızca 93 rapor görüşülmüş! Diğer büyük korkumuz, acı tecrübemiz deprem hususunda ise ilgili komisyona giden rapor sayısı 70!
İstanbul'un borcu 22 milyar, Ankara'nın borcu 9.5 milyar lira!
Üstelik sadece İstanbul, Ankara da değil; Antalya, Mersin, Adana da kötü yönetimden, borçlandırıcı ihalelerden nasibini almış. Hepsi borç batağında!
Vergilerimiz nerelere gitti bunlar tek tek açığa çıkıyor… Ama yetmez!
Hizmet almak için ödediğimiz vergilerle kime hizmet edildiyse, sorumluların bir bir açığa çıkarılması ve yargıya teslim edilmesi gerekiyor!