Yeniçağ neyi temsil ediyor?
Zor günler geçiriyoruz. Türkiye’de siyasal sistem krize girdi. Devlet organları ile iktidar arasındaki kavga en son kimi emekli paşaların tutuklanmasıyla sürüyor.
Böyle havanın puslu, kimin neyi, nasıl yaptığının tam olarak ayırt edilemediği ve edilmesi için de kılavuza ihtiyaç duyulduğu bir süreçte hiç şüphesiz her kanaldan toplumu kendi haklılığına ikna etmek amacıyla fikir bombardımanı yapılacaktır.
Nitekim yapılıyor da.
İşte havanın karmaşık, Türkiye’nin içişlerinde huzursuz, dış politikada temel değerlerinin sarsıldığı bir dönemde, Türk milliyetçiliğinin sesini duyuracak önemli yayın organlarına ihtiyaç daha da artar.
Yeniçağ, samimi kadrosu, güvenilir bilgi aktarımı ve olaylara getirdiği yorumlarla böyle bir ortamın vazgeçilmezi durumundadır. Yeniçağ sadece milliyetçilik bağlamında değil eleştirdiği kesimler tarafından bile desteklenmelidir.
Neden?
Eğer Türkiye’de ciddiyet ve samimiyetle demokratik düzen aranıyor ve hakikaten toplumu oluşturan tüm kesimlerin sesinin çıkması isteniyor ve aynı zamanda iddia edildiği gibi bir çokseslilik düşünülüyorsa, “Acaba milliyetçi kesim şu olaylar karşısında ne düşünüyor” demek ve bunun için de o kesimlerin sesini kesmemek gerekir.
Bu en başta demokratik devletin varlık sebebi olan hukuk devletinin görevidir. Bunu derken, devletin medyaya para aktarmasını istemiyorum. Yaptırımlar açısından meseleye yaklaşıyorum. Devlet kontrolünde olmayan, yani özerk ve aynı zamanda iktidardan bağımsız kendi kendine varlık yürüten medyanın korunması gerektiğini söylüyorum. Mesela, iktidar şu anda kendisine muhalif olan tüm yayın organlarının reklamlarını kesiyor. Bu durumda medya, ayakta kalmak için ya iktidarın kusurlarını görmeyecek, ya yanında yer alacak. Peki halk doğruları nasıl görecek?
Kimin umurunda.
Böyle bir duruma izin vermeyen, denetimi hukuk tarafından yapılan yasal düzenlemeler olursa, iktidar-medya ilişkilerinde gücü elinde bulunduran istediğini yapamaz. Böylece basın özgürlüğü çok daha büyük gelişme kaydeder.
Evet, kabul ediyorum.
Eleştiri hoşlanılacak bir şey değildir. Ancak büyük düşünen, entelektüel bakan, ciddi anlamda hukuk devletini özümsemiş, demokratik kuralları içine sindirmiş tüm yönetimler, ister iktidar olsun, ister muhalefet, öteki sesin ne söylediğine bakarak davranışlarını kontrol edebilir. Eğer eleştiriler öfkeye dönüşüyorsa, eleştirilen bilmeli ki, aldığı karar toplumun bir kesimini üzmektedir. Böyle bir durum karşısında iktidar sahipleri ülkenin sadece kendilerinin malı olmadığını, iktidar dışında var olanların da ülkesi olduğunu, devlet denen aygıtın da aynı şekilde, ortak toplumsal tarihin bir gelişimi olarak ortaya çıktığının bilinciyle hareket eder.
Bu bilinçte olan iktidarlar ve parti yöneticileri, basın aynasında kendi davranışlarının yansımasını görmeyi isteyerek kararlarını buna göre düzene koyar.
Demokratik toplumlar için hür basının anlamı budur.
Yeniçağ, olaylara ve gelişmelere, vatansever kaygıyla Türk milli tarih perspektifinden bakıyor. Bu bakışı ve bakışın siyasal, sosyal ve kültürel olaylar karşısında ne gördüğünü, ne düşündüğünü anlamanın yolu, gazeteyi okumak ve elbette yaşatmaktır. Hiç şüphesiz burada en büyük görev okuyucuya, yani taraftara düşmektedir.
İçinde bulunduğumuz süreçte, derin bakabilen insanların meselenin özünü kavrayarak Yeniçağ’a sahip çıkmasını tarihi bir görev kabul ediyoruz.
Daha önce de belirttiğim gibi bu görev öncelikle taraftara düşse de genelde toplumsal alanın siyasal sorunudur. Öyleyse ulusalcı/milliyetçi siyaseti benimseyenlerin de Yeniçağ’a destek vermeleri, sorumluluk bilincinin gereğidir.
Yeniçağ, milli duruşunu ancak bu destekler sayesinde sürdürebilir. Aksi halde, tekil bir ses ve adı demokrasi olan uyduruk bir düzenin parçası olmamız kaçınılmaz olur. Tam bu noktada denilebilir ki, demokrasinin varlığı sizin gazeteye mi bağlı arkadaş?
Değil elbette.
Ancak biz, Osmanlıcılık, İslamcılık, Turancılık ve milliyetçilik gibi Türk fikir hayatının tarihten gelen bir önemli damarıyız. Bizi kayıp etmek, damarı koparmaktır.