Yeni Türkiye’ymiş. Nesini seveceğiz?

Yeni Türkiye!...
Hangi Türkiye bu yeni Türkiye? Kendi ordusuna kumpas kurulurken “ben bu davanın savcısıyım” diye haykıran bir başbakanın kurduğu Türkiye...
Bakan oğullarının evinden ayakkabı kutularında para çıkan Türkiye..
Banka genel müdürünün dolaplarından dolar fırladığı Türkiye..
Başka?
Hâkim ve savcıların miting meydanlarından fırçalandığı Türkiye...
Yargının açıkça engellendiği Türkiye..
Kuvvetler ayrılığının kuvvetler bütünlüğüne onun da başbakana bağlandığı Türkiye..
Mahkeme kararlarını polis şeflerinin bilerek ve isteyerek kasten uygulamadığı, buna rağmen başta Cumhurbaşkanı ve tüm devlet kurumlarıyla parlamentonun ve başbakanın sustuğu Türkiye..
Olayların planlayıcısı Amerika’nın bile terk ettiği Suriye’den bir türlü elini eteğini çekmeyen, üstelik bir de uluslararası hukuk alanında Türkiye’nin başına büyük çoraplar örmesi muhtemel olayları sürdüren, bunu yaparken de pişkinliği elden bırakmayan bir iktidar gücünün sorun üstüne sorun yarattığı bir Türkiye..
Yolsuzlukların, usulsüzlüklerin dış güçlere bağlandığı, haksızlıkların gök kubbede tavan yapıp tüm ülkeyi bir çatı gibi çerçevelediği Türkiye..
İktidar paydaşlarının, “karambole gidersiniz” anlamına gelen, ölümle tehditlere varan tweet attığı Türkiye.
Çok daha önemlisi “devlet içinde devlet var” denilen, “yargıdaki imamlar hukuku ele geçirdi” mesajı verilen bir Türkiye.
Yeni Türkiye, karanlığın, güvensizliğin, kaosun, devlet kurumlarının işleyemez olduğu bir Türkiye’dir.
Bununla övünüyorlar...
Heyhat!..
10 yılda ülkeyi getirdikleri yer işte burasıdır.
Bu ülkede Amerikan çıkarlarına ters düşen Türk Silahlı Kuvvetleri’ne birlikte tuzak kurup, bu tuzağı paylaşıp, sonra da şikâyet edenler vardır.
“Darbeleri önledik, yeni Türkiye inşa ettik” diyenler, Milli Güvenlik Kurullarında “imanlı askerleri ordudan atıyorlar” diye Askeri Şura kararlarına şerh koyanlar, şimdi “imamın ordusundan, hakiminden, polisinden” velhasıl kendisinden şikayet ederek “paralel devletten” söz ediyor..
Ve çok daha hazini nedir biliyor musunuz?
Tüm bunlar olurken devlet kurumlarının, parlamentonun ve muhalefetin, etkisi düşük tepkilerle zamanı geçiriyor olmasıdır.
Hele Başkomutan olan reisicumhurumuz, saklama kabında yaşıyormuş gibi devlet karmakarışık olduğu halde gıkını çıkarmıyor. Başkomutan sıfatını taşıdığı orduya başkaları “komplo” kurarken, dondurulmuş kişi rolünü oynadığı gibi, yine “sağır sultan” egzersizleri yapıyor.
O ve diğerlerinin tepkisizliği ve görevlerini farklı algılamaları nedeniyle, Tayyip Erdoğan ve ekibinin inşa ettiği “Yeni Türkiye”, karaladıkları eski Türkiye’nin fersah fersah altına düşmüştür.
Kimse geleceğinden emin değildir...
Kimsenin kurumlara güveni yoktur..
Hele adliye, polis gibi adı “güvenlik” olan kurumlarda iktidardan başkasının sözünün geçmeyeceği, çok daha vahimi, “en büyük suçları işleyin, yeter ki iktidarda adamınız olsun, elinizi kolunuzu sallayarak gezersiniz” kanaati toplumda yaygınlaşmaya başlamıştır.
Yeni Türkiye’nin nesini seveceğiz?

Yazarın Diğer Yazıları