‘Yeni Türkiye’ neyin adı?
Kimliksizleştirilen, şahsiyetsizleştirilen, soyulan, yolunan, korku salınan, tek adamlaştırılan Türkiye’nin adı: Yeni Türkiye!
Kimliksizleştirmeyi, soyulmayı, tek adamlaştırmayı Turgut Özal döneminde de yaşadık. 1983’ten 1993’e kadar söz sahibi Özal’dı. Halk Cunta’dan bir an önce kurtulmak için ANAP’a oy verdi. Özal birtakım güzel şeyler yapınca (İktidara gelen güzel şeyler yapmak zorunda zaten!) çıkarcılar, uçağının müdâvimleri Özal’a “misyon” ve “vizyon” yüklediler. Özal’a “misyon” ve “vizyon” yükleyenler, onun kurduğu ANAP’ın kısa zamanda çöküşünü izah edemediler.
PKK’yı büyüten Turgut Özal olmuştur. 1984’te PKK, Şemdinli ve Eruh’ta saldırıya geçtiğinde, Özal tatile çıkmıştı. (Tatili çok seviyordu ve sık çıkıyordu. Üstelik zenginlerin teknesine binmek hobileri arasındaydı.)
PKK saldırdıkça saldırdı. Vurdukça vurdu; çoluk-çocuk ayırmadı; kundaktaki bebeleri kurşunladı. Öcalan’a “bebek katili” denmesi bundandır. 1990’lı yıllarda eski PKK’lılarla röportajlar yapmıştım. Anlattıkları insanın kanını donduruyordu. Böyle olduğu hâlde, Özal, PKK’nın taleplerine cevap yetiştirmeye çalışıyor, kendi damarında etnik kan arıyor, “Federasyon tartışılabilir!” diyor; suç işlemiş insanları muhatap alıyor, “ateşkes” ilânı için aracılar gönderiyordu. Birkaç defa yazdım. Önemlidir: Celal Talabanî ve Mesud Barzanî,Özal’ın çok sevdiği despot aşiret liderleriydi. Kırmızı pasaport verilmişti. Türkiye’ye sık gelirlerdi. Talabanî, 1993’te aracılık, etti, güya silâhlar sustu. Bunu da şatafatlı basın toplantısıyla açıkladı. Özal, Lübnan Bekaa’daki Öcalan ve Talabanî’nin birlikte düzenledikleri basın toplantısına Türkiye’den gazetecileri gönderdi, “bölücü başı” ile röportajlar yaptırdı. Türkiye’de Öcalan modası estirdi; Öcalan ilk defa kravat takmıştı! Gazetecilerimiz bu kadar “kan” ı bir tarafa bıraktılar, “militan”a kravatın nasıl da yakıştığını yazdılar. (Talabanî’nin, kendisinin anlattığı bu aracılık hikâyesinin tercümesini İmralı’daki Konuk kitabımda verdim. Okuyanlarınız vardır; ibretliktir!)
Meselenin ekonomik yönünü erbabı anlatsın... Teşvik primlerinin nasıl soyguncuların cebine girdiğini, enflasyonun nasıl fırladığını, Özal’ın soygunu nasıl ekonomik gelişmeye bağladığını, banker facialarını yazsınlar.
Özal örnek alındı, bölücülük ve soygunda daha ileriye gidildi. Öcalan’la kan kardeşi olundu; soyguna “din-hayır” kılıfı uyduruldu.
R. T. Erdoğan’da ikinci Turgut Özal görenler, Turgut Özal’la yaşadıklarımızı akıllarına getirsinler, “tek adam”ın partisinin nasıl yuvarlanıp gittiğini görsünler.
T. Özal ve çocukları... R. T. Erdoğan ve çocukları...
İlk özel televizyonu, üstelik daha kanunu çıkmadan kim kurdu ve o kuranın ortağı kimdi? Araştırın.
R. T. Erdoğan’ı çocukları üzerinden asla tenkit etmek istemem; ancak efkâr-ı umumiyeye mal olmuş meseleleri de geçiştiremem. Çocukların, gemicikleri, altıncıları, ızgaracıkları, kozmetikçikleri... Kim bilir daha neleri neleri... Kimsenin kazancında kimsenin gözü olamaz; ama, bal tutanın parmağını yalayıp yalamadığını halkın bilmesi gerekmez mi?
Yeni Türkiye’ymiş... Kimi kandırıyorsunuz!