Yeni statüko direnecektir

Her aklı başında birine “Cumhurbaşkanına gidilecek ve sorun çözülecekmiş” deseniz size sormaz mı “-Bugüne kadar hangi sorunu çözdü de bunu çözecek”
diye. Bence sorar.
Türkiye’nin temel problemleri karşısında mesela uzun tutuklamalar konusunda ne söylüyor Sayın Cumhurbaşkanı?
“-Kısa sürede bitmesini temenni ediyorum.”
Bu kadar.
Bunu söyleyebilmek için cumhurbaşkanı olmaya gerek yok ki. İyi niyet bildirmek her yurttaşın en temel hakkıdır. Mesele iyi niyet bildirmek değil, yetkileri olanların, devlet yönetenlerin, yönetim sorumlulukları çerçevesinde her ne etkisi ve dirayeti varsa onu ortaya koyması ve sorunun çözünme giden yolu açmasıdır. Bakınız, Türkiye’nin temel değerleri ortadan kaldırılıyor. Bir gazeteci Kandil’de bir ağaç gölgesi altında kavurma yerken “biz ayrılmak istemiyoruz ki” diyerek ülkeyi bölmek isteyen kesimin askeri kanadınca tehdit edilen ülkesinin geleceğine dair notlar alıyor.
Eş zamanlı olarak Diyarbakır’da ayrı bir parlamento toplamaya çalışılıyor.
Tesadüfe bakar mısınız? Yine eş zamanlı olarak gazetelere PKK’ya karşı mücadele verdiğini bildiğimiz silahlı kuvvetleri yöneten bir genelkurmay başkanının hükümetin sorusu üzerine “biz PKK’yı yenemeyiz” dediği ortaya çıkıyor.
Böyle bir durum karşısında Başkomutan’ın yapması gereken nedir sizce?
Temenni mi? İyi dileklerde bulunmak mı, yoksa anında olayın araştırılmasını isteyerek, bu kişinin hangi hakla bunu söylediğinin hesabını sormak mı?
Hangisi? İşte bütün mesele bu.
İşte bu sebeple Cumhurbaşkanının sorun çözme yeterliklerine güven duyulmuyor.
Herkes biliyor ki Türkiye’de tutuklamalar, bir dönemin kapanması ve yeni bir dönemin açılması ve bu anlamda kuruluşundan beri yürüyüp gelen siyasetin makas değiştirerek, ülke yönetimine yön verilmesi amacını taşıyor. Zaten iş başında olanlar bunu zaman zaman açıklıyor ve itiraf ediyor. “Statükoyu bitirdik” demenin gerisinde ne var? Statüko ne yapıldığı için, ne gibi çabalar sonunda bitirildi?
Elbette tutuklamalar, gözaltılar, binlerce sayfayı bulan dosyalar sayesinde. Bütün bu ve halen daha süren çabalar “statükoyu bitirdik” cümlesinin kolay kurulmasını sağlıyor.
Burada sorulması gereken soru şudur:
Statükonun bitirilmesi sadece hükümeti bağlayan bir karar mı; devamla, Sayın Cumhurbaşkanı da gelişmelerin bir parçası mı? Eğer parçasıysa, seçilmiş millet vekillerinin salıverilmesine yönelik halen sürdürülmekte olan Çankaya görüşmeleri semboliktir. Yok değil ise, hükümetten gelen her teklifin Çankaya’dan geçmesi ne ile açıklanacaktır? Bu sorunun cevabı, “istenen yeni düzenin kurulmasına katkı” şeklinde olabilir mi? Eğer “olur” deniliyorsa, Sayın Cumhurbaşkanı Çankaya’da kaç toplantı yaparsa yapsın bir parçası olduğu süreci aksatmayacağı için kimseye çözüm üretemez. Üretebilmesi için Başbakan’ın rızası gerekir. Eğer Çankaya görüşmelerinden önce Başbakanla yaptığı ikili görüşmelerde bir rol dağılımı yapılmışsa bu durumda sorun gene başbakanın istediği ölçüde düzelecek demektir.
Öyle ise beklenen gelişme ne olabilir?
Direnme. Neden?
Çünkü Engin Alan, Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay eskiyi, yani vesayetçi statükoyu temsil ediyor. Yeni statüko, yeni vesayetçiler, eskisi karşısında gerilemekte direnecektir. Ne kadar direnirlerse dirensinler durumun hapis vekiller lehine değişmemesi zordur.

Yazarın Diğer Yazıları