Yazma eserler, cönkler arasında bir yaşam geleneğin hafızası Sabri Koz

Halkbilimci ve saygın bir edebiyatçı olan M. Sabri Koz, 11 Eylül 1950’de Sivas/Divriği Kırkgöz köyünde doğmuş, ilk ve ortaokulu Divriği'de okuyup 1968’de Sivas Öğretmen Okulu'nu, 1971 yılında da İstanbul Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü'nü bitirmiş ve lisans tamamlamıştır.

sabri-koz.jpg
Emekli resim öğretmeni Zeliha Şükran Koz ile evli olan Sabri Koz'un biri erkek biri kız olmak üzere 2 çocuğu dünyaya gelmiştir. 24 Şubat 2012’de, ani bir kalp krizi ile Kimya Mühendisi olan oğulları Emre Koz (34) hayatını kaybetmiştir. (Ruhu şad olsun) Arkeolog olan kızları Fatma Koz Gül ise Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı’nda görev yapmaktadır.

Sabri Koz, halk edebiyatı okurlarının, sahaf müdavimlerinin ve yayın dünyasının yakından tanıdığı bir isim olup kendisini mütevazı tavrı ile kitap meraklısı ve eğitimci olarak tanımlasa da aslında bundan çok daha fazlası olduğu, yarım asırlık dostu olan ben ve tanıyanlarca iyi bilinir.

Sakarya, Kahramanmaraş ve İstanbul’da öğretmenlik ve yöneticilik yapan, 1997’de de emekli olan Sabri Koz, Edebiyat, çocuk edebiyatı, folklor ve halk edebiyatı üzerine bine yakın makale ve ansiklopedi maddesi, elli kadar da kitap kaleme almış, çok sayıda yayının derlemesini ve editörlüğünü yapmıştır.

İlk yazılarını Sivas'ta Haber adlı yerel bir gazetede yayımlayan Sabri Koz, 1984-1985 yıllarında 8 sayı süren, benim de yazılarıma yer verdiği Halk Kültürü adını taşıyan bir derleme-araştırma yayını çıkararak dikkatleri üzerine çekmiş, 1990-1998 tarihleri arasında bir sahaflık firmasında eski ve nadir kitaplar uzmanı olarak çalışmış, 1998-1999 tarihleri arasında Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı'nın Bilgi-Belge Merkezi'nde bulunan Pertev Naili Boratav Arşivi'nde danışman ve editörlük yapmış pek çok bilgi ve belgenin günümüz Türkçesine aktarımını sağlamıştır. Halen Yapı Kredi Yayınları'nda danışman ve editör olarak görev yapmaktadır.

Çalışmakla ve öğrenmekle geçen bir ömrün semeresini, yayına hazırladığı kitaplarda cömertçe halk bilimine kazandırması nedeniyle, Türkiye’de verilen saygın ödüllerden 1986’da Folklor Araştırmaları Kurumu İhsan Hınçer Türk Folkloruna Hizmet Ödülüne, 2003’te TROYA Derneği Pertev Naili Boratav Ödülü’ne, 2006’da Sadi Yaver Ataman Türk Kültürüne Hizmet Ödülüne, 2008’de Hüseyin Gazi Kültür ve Sanat Vakfı Türk Halk Kültürüne Hizmet Ödülüne, 2011’de UNİMA Millî Merkezi Ödülü’ne, 2015’te ESKADER ödülüne, 2023’te de 26. Motif Halk Bilim Ödülüne layık görülmüştür.

Türk Folklor Araştırmaları, Folklor, Folklora Doğru, Sivas Folkloru, Türk Folkloru, Tarih ve Toplum, Müteferrika, Dünya Kitap, Cumhuriyet Kitap, Kitap Zamanı ve Kaşgar gibi yayınlarda makaleler yayınlamış, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Ansiklopedik Büyük Sözlük, AnaBritannica ve Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi’nde bine yakın makale yazmış, bir kısmında takma ad kullandığı elli kadar çocuk kitabı yayınlamıştır.

Nasıl Âşık Veysel’i Veysel yapan, Anadolu bozkırının gizemli yaşamında âşıklar otağı Emlek yöresinin sözlü kültür varlığını, sözü sazla yoğurup yeni kuşaklara taşıyan, gözleri görmeden yüce bir duygu ve irfan derinliğine sahip Veysel’in zengin ruh dünyasını, Veysel’i yetiştiren zemin olarak Sivrialan yakınındaki Mustafa Abdal Tekkesi ve Kerim Ali Baba Tekkesinden edindiği manevi eğitime bağlamak mümkünse; aynı kültür ortamına sahip Divriği’de yetişen Sabri Koz’un da, Ağustos 2021’de, Ayşe Adlı ile yaptığı röportajda çocukluğu ile ilgili anlattığı:

“Çocuklukta… Komşularımızdan birinin okuduğu gazeteden hoşuma giden resimli bantlar kesip evimizin “yaz odası”nın duvarındaki çok düzgün tıraşlanmış direğe, alt alta yapıştırıyordum. Sonra bir deftere yapıştırdım bunları. Bunlar, birtakım tiplerin kısa latifeleriydi...

Evimizde, toplasan dokuz on tane kitabımız vardı. Annem ilkokul 3’e kadar okumuş, eski yazı bilirdi. Daha çok harekeli kitapları okurdu. Bizde; Muhammediye, Ahmediye, Kerbela Vak’ası, Kan Kalesi, başı sonu eksik taşbaskısı Yûnus Emre Dîvânı ve Kerem ile Aslı bir de ilmihal kitapları vardı. Bunları biliyorum.

Muharrem ayında Kerbela Vak’ası, normal zamanda da Muhammediye, Ahmediye ve Yûnus Emre Dîvânı okunduğunu hatırlıyorum. Hatta annem bunları kendine has bir ezgiyle okurdu. Babam ve annem bazı olaylar karşısında ağlardı. Ben de hep gözü yaşlı bir insan oldum. Sonra bu tür meselelerin konuşulduğu, müzikle, ezgiyle icra edildiği tekkelerde de bulundum. Özellikle Bektaşî ve Kadirî tekkelerinde bunu gördüm. Sanatsal yanı da olan bu müzikli yarı ibadetler, bana hep dokunmuştur. Mesela Alevî cemlerindeki Kırklar semahını, Turnalar semahını izlediğim zaman, oradaki “Turna Uçuşu”nu canlandıran geçiş bende heyecan uyandırır. Annemin o manzum dinî hikâyeleri ezgiyle okumasından nasıl etkileniyorsam bunlardan da öyle etkilenirdim.

Hâlâ dokunaklı bir nefes, bir ilahi, bir türkü dinlediğimde ya ağlarım, ya ağlamaklı olurum. Hemen yaşarır gözlerim... Başı sonu olmayan bir Kerem ile Aslı kitabımız var, babamdan kalma. Benim için çok kıymetlidir. Babam Kerem ile Aslı’dan türküler söylerdi. Kitabın kenarına da maniler yazmış... Hatıralarımı toparlıyorum, bunları ve bunlara benzer başkalarını da ekleyeceğim oraya. Kitap aşkımda annemin, babamın ve ağabeyimin katkılarını unutamam. Rahmet olsun üçüne de.” biçimindeki anekdotlara bakarak çocukluğunda edindiği halk kültürüyle ilgili sağlam zemine bağlamak yerinde olur görüşündeyim.

Sabri Koz’un minnetle andığı; “Bu konulara ve Osmanlıca öğrenmeye olan ilgimi görüp beni takdir eden hocalarımdan bir tanesi Orhan Şaik Gökyay’dı. Diğer hocalarımız arasında Çağatay Uluçay, Cemil Yener, Behçet Necatigil, Enver Naci Gökşen gibi çok değerli edebiyatçılar vardı. Hepsi rahmetli oldu. Onlardan çok şey öğrendim. Bana hayatımın sonraki dönemlerinde farkında olmadan uygulayacağım bazı alışkanlıklar verdiklerini de gördüm.” biçiminde dile getirdiği hocaları iyi ki yönlendirmişler halk bilimine.

Ayrıca, yaşça ve yolca kendisinden büyük pek çok hocanın, araştırmacının onun üzerinde hakkı vardır, onlara sadakati hep ön planda tutar.

Halk bilimiyle uğraşmak çileli bir yola girmektir. Bu yolda yitip gitmekte olan kültürel değerleri sözlü gelenekte ağızdan derleyip kayıt altına almak, yazılı belgelerden de cönk ve mecmuaların tozlu sayfalarından iğne ile kuyu kazar gibi alın teri, göz nuru, el emeğiyle şairler, şiirler çekip çıkarmak her babayiğidin harcı değildir. Saha araştırması yapmak ise yürek ister.

Ayşe Adlı ile yaptığı röportajda bir soruya verdiği; “İyi bir edebiyatçı olamadım. Şiirlerimi Eğitim Enstitüsü’nde öğretmenim Behçet Necatigil’e beğendiremedim, onun ve öbür öğretmenlerimin yönlendirmesiyle folklor ve halk edebiyatı çalışmalarının içinde buldum kendimi.” ifadesi ve “Ben öğretmen okulunda şiir ve düzyazı denemeleri yapıyor, yerel gazetelerde yayımlıyordum. Öğretmenim Behçet Necatigil, düzyazıya özellikle halk edebiyatı konularına yönelmemin daha yararlı olacağını ima etti.” deyişi “Şiir yazmayı bıraktım ama iyi bir şiir okuru olma özenimi hiç yitirmedim” sözü, Sabri Koz gerçeğini sermektedir ortaya.

Türk halk edebiyatına ve kültür tarihimize kazandırdığı Karacaoğlan Kitabı, Köroğlu Kitabı, Nasreddin Hoca Kitabı, Yemek Kitabı, Yağmur Duası Kitabı, Gül Ağacı Boy Vermez, Türk Kahvesi (Kemalettin Kuzucu ile, Türkçe, İngilizce, Rumence) ve Geredeli Figanî (Hayrettin İvgin ile) gibi eserleriyle hep anımsanacak, araştırma ve inceleme yazılarına kaynak olacaktır, şimdiden olmuştur bile. Çünkü o, iyi bir araştırmacı, iyi bir yorumcu, iyi bir eleştirmen, iyi bir editör olup öğretmen kökenli halkbilimcilerin önde gelenlerindendir.

karacaoglun.jpg

nasreddin-hoca.jpg

turk-kahvesi.jpg

yemek-kitabi.jpg

Yazarın Diğer Yazıları