Fikirleriyle tarihe yön veren Atatürk ve Cumhuriyet
ATATÜRK ve Cumhuriyet bizler için, birbirinden ayrı düşünülemeyen iki yüce kavramdır. Mustafa Kemal önce işgal altındaki Anadolu’yu düşmandan kurtarmış, sonra cumhuriyeti kurmuş, kültür, sanat, sağlık ve ekonomi gibi pek çok konuda yenilikler getirip çağdaş ve medeni bir dünyada var olabilmek adına gerekli devrimlere bir ömür adamıştır.
Fikirleriyle tarihe yön veren Atatürk, Türk milletinin kalbinde ebedîleşmiştir. Atatürk ve Cumhuriyet için ne kadar iyi ve güzel şeyler düşünsek yine de azdır.
Farklılıklarımız zenginliktir, konuşarak, dinleyerek, araştırarak ve Atatürk’ün manevi mirasçıları olarak, yani ilmi, aklı ve düşünceyi kullanarak ilerlemek için amacımız “tek bir ağaç gibi hür ve bir orman gibi kardeşçesine” yaşamayı becerebilmek olmalıdır.
10 Kasım törenleri başlangıçta yas günü olarak büyük bir hüznün ifadesi iken zamanla anma ve anlama günü hâline gelmiştir.
Yas, Türk kültüründe en eski çağlardan beri var olan ölünün ardından siyah elbise giymek, saçları kesmek, ağıt yakmak atların kuyruklarını kesmek gibi pratiklerle gerçekleştirilmekte olup bu adetlerin bazıları kara giymek gibi günümüzde de, hem toplumsal hem de resmî düzeyde varlığını devam ettirmektedir.
Türk milleti için ortak bir değer ve millet ruhunun oluşmasında öncü bir lider olan Atatürk’ü anlamak ve iyi bilmek gerekmektedir.
Bir ulusu ulus yapan ortak ögelerin, geçmişten kalan şan, şeref yanında acılarla da yüklü tarihî bir miras deneyiminde, gelecek için gerçekleştirecek bir program olduğu gerçeğinden hareketle, çocukları ve gençleri her zaman ön planda tutan Atatürk’ün, cumhuriyetin ilanı sonrası ilk yaptıklarından bazıları “Tevhid-i Tedrisat Kanunu”nun (ülkedeki bütün eğitim kurumlarının o zamanki adı ile Maarif Vekâleti'ne yani Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanmasını ön gören Öğretim Birliği Yasası) çıkarılması, Halifeliğin kaldırılması, şapka devrimi yapılması, tekkelerin ve zaviyelerin kapatılması çağdaş bir cumhuriyetin yolundaki engellerin kaldırılması olmuştur.
Mustafa Kemal, Anadolu’daki işgallerin millette yarattığı acıyı hissedip halkı mücadele için kenetlerken, Cumhuriyet’in ilanı ve yeni devletin çağdaşlaşması için uygulanan plan ve programların temelini atmıştır. Bu nedenledir ki, Türk milleti Atatürk’ü şükranla anar ve anlatır. Yapılan çalışmalar sonuçlandıkça, yeni bir Medeni Kanun, Ceza Kanunu ve 1 Kasım 1928’de kabul edilen Yeni Türk Alfabesi’nin kabulü, sonrasında da “Laiklik”in Anayasa’ya girmesi ve diğer devrimlerin peş peşe yapılması ile cumhuriyetimizin sarsılmaz temelleri atılmıştır.
Atatürk devrimleri I. Dünya Savaşı'ndan sonra Osmanlı Devleti'nin Türk laik ulus devletine dönüşmesiyle sonuçlanan, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün kişiliği, önerileri ve girişimleri ile gerçekleştirilmiştir.
Bunlara geniş açıdan bakarsak;
Siyasi açıdan: Saltanatın Kaldırılması, Cumhuriyetin İlanı, Halifeliğin Kaldırılması, Laikliğin Anayasa'ya girmesi, Kadınlara Siyasal Hakların Tanınması;
Toplumsal açıdan: Şapka Devrimi, Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması, Soyadı Kanunu, Lakap ve Unvanların Kaldırılması, Uluslararası Ölçülerin Kabulü, Kıyafet Devrimi;
Eğitim ve kültür açısından: Öğretimin Birleştirilmesi, Harf Devrimi, Millet Mektepleri, Türk Dil ve Türk Tarih Kurumlarının Kurulması, Üniversite Reformu, Güzel Sanatlarda Yenilikler;
Ekonomi açısından: İzmir İktisat Kongresi’nin yapılması, Aşarın Kaldırılması, Çiftçinin Özendirilmesi, Toprak reformu yapılması, Örnek Çiftliklerin Kurulması, Sanayi Teşvik Kanunu çıkarılması, Tarım Kredi Kooperatifleri'nin kurulması, Kabotaj Kanunu’nun çıkarılması, Yüksek Ziraat Enstitüsü'nün kurulması;
Hukuk açısından: Mecelle’nin Kaldırılması, Medeni Kanun’un Kabulü ve Türk Ceza Kanunu’nun çıkarılması olarak az zamanda çok büyük işler yapıldığını görürüz.
Vefatının ardından hükûmetin yayınladığı bildiride, Teşkilatı Esasiye Kanunu (1921 Anayasası), gereğince, Cumhurbaşkanlığına, Büyük Millet Meclisi Reisi Abdülhalik Renda’nın vekâlet edeceği ve Cumhurbaşkanı seçiminin de yapılacağı bildirilmiştir.
Bu doğrultuda hareket edilerek, 11 Kasım günü TBMM toplanmış ve Malatya Milletvekili İsmet İnönü, yapılan seçimde 348 oyun tamamını alarak Türkiye’nin 2. Cumhurbaşkanı seçilmiştir. 11 Kasım 1938’de İsmet İnönü TBMM tarafından cumhurbaşkanı olarak seçilince hükûmeti kurma görevini Celal Bayar’a vermiştir. Yeni hükûmet kurulduktan sonra hemen Atatürk’ün cenaze merasimleri düzenlenmiştir.
19 Kasım’da naaş Dolmabahçe Sarayı’nda kılınan cenaze namazından sonra Yavuz zırhlısına konarak İzmit’e kadar deniz yoluyla taşınmıştır. Ankara’ya gitmek üzere özel vagona konan Atatürk’ün cenazesini görmek için trenin geçeceği istasyonlarda Atatürk’ün na’şını taşıyan treni selamlamışlardır.
86 yıl önce aramızdan ayrılan ulu önderin manevi varlığı, düşünceleri ve kutlu vasiyeti tertemiz millet vicdanında bayrak gibi dalgalanmaktadır. Onu seven ve anlayan bir gençlik dün ve bugün olduğu gibi gelecekte de her zaman var olacaktır.
Mustafa Kemal Atatürk'ün vefatının hemen ardından dünya liderleri tarafından yapılan bütün açıklamaların ortak noktası, O'nun dünya üzerinde yetişmiş çok nadir bir dahi oluşu, büyük devlet adamlığı ve dünya milletlerine örnek olabilecek çalışmaları olduğunun vurgulanışıdır.
1938’de ve sonrasında yapılan anma törenlerinde bayrakları yarıya çekme, Atatürk anıtlarına çelenk koyma ve meşaleler yakma, devlet erkânının kabri ziyareti, 09.05’te nakil vasıtalarının durarak fabrika düdükleri ile saygı duruşuna katılmaları anma törenlerinde görülen ortak özelliklerdir ve sonraki yıllarda da devam etmiştir. Bu uygulamalar toplumsal hafızanın canlı tutulmasının kanıtlarıdır.
1939-50 arası dönemde, anma törenlerinde daha çok yas ve matem havası hâkimdir.
1940’da Atatürk’ün kabri halk ziyaretlerine açılmış, 1944’te köylerde de yapılacak olan törenlerin ne şekilde olacağı belirlenmiştir. Çok partili hayata geçilmesinin etkisiyle, 1946’da siyasi parti temsilcileri de resmî törenlere davet edilmiştir.
Atatürk’ün vefatı dolayısıyla yapılan anma törenlerinde özellikle basında İnönü ile Atatürk birliktelikleri ve aynı ortak geçmişi yaşamış oldukları vurgulanmak istenmiş, büyük güven duyulan liderin vefatı nedeniyle otorite boşluğu yaşanmayacağı ve her şeyin aynen olduğu gibi devam edeceği mesajı verilmiştir.
10 Kasım günlerinde genellikle TBMM açık olmamış, Ankara’daki resmî tören devlet erkânının katılımıyla Etnografya Müzesi’nde yapılmıştır. Törenlerde Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün tarihî beyannamesi okunmuştur.
Okullarda, halkevlerinde, derneklerde, fakültelerde yapılan törenlerde saygı duruşunun
ardından şiirler okunup Atatürk’ü anlatan konuşmalar yapılmıştır.
10 Kasımlarda içeriğini iktidarların belirlediği resmî yas programlarla Atatürk anılmış, bu süreçte, 10 Kasımlarla ilgili değişikliklere de gidilmiştir. İlk olarak, 10 Kasımlar bir yas gününden, bir anma haftasına dönüştürülmüş, Atatürk Haftası olarak bilinen ve 10-16 Kasım
anma haftasında, aslında yas olgusu ortadan kalkmamakla birlikte, 10 Kasımlara daha anlamlı bir boyut kazandırılmaya çalışılmıştır. 1988 yılında ise 10 Kasımlarda yas tutma adeti kaldırılmıştır.
10 Kasım 1938'den bugüne, seni her zamankinden daha çok özlüyor ve daha iyi anlıyoruz… Ruhun şad olsun…