Yaşasın özgürlük!

Ne oluyor Türkiye’de?
Her zamanki gibi tartışma!
Güzel değil mi?
Elbette güzel.
Herkesin safı belli. Fikri söylemleri belli. Öyle ise mesele yok.
Tartışalım.
Sağlıklı sağlıksız tartışalım.
Efendim düşmanlıklar var.
Olsun. Eğer tartışan Türkiye olmasaydı, hepsi yeraltında birer fitne ocağı olarak kalamayacaklar mıydı?
Kalacaklardı.
Peki şimdi?
Şimdi hepimizin gözünün içine baka baka biz başkalarının dümen suyundayız diyorlar.
Fena mı?
Ötekini bütün çıplaklığı ile görüyoruz.
Eğer kültürünüz sağlam, mayanız kuvvetli ise, kim neyi nasıl söylerse söylesin, hakikat sizden yana olacaktır. Kültür, kendi refleksleri ile ötekini mağlup edecektir.
Önemli olan tartışan Türkiye olmak. Tartışma ortamının varlığına sahip bulunmak.
Tartışan toplum sorun çözen ve çözmeyi öğrenen toplum demektir.
Batının doğudan farkı da bu değil mi?
Tarihi süreç Batı toplumlarına kendi sorunlarının üstesinden gelmeyi öğretti. Bu sebeple Batı tartıştı yüzyıllar boyu.
Felsefe tarihine bakınız lütfen. İdealizmle materyalizm arasında ne kadar çok farklı görüş var. Hangisi hangisine galip geldi dersiniz?
Hiçbiri diğerine.
Öyle ise?
Öyle ise kazanan sağduyudur, Yani toplumun bizatihi kendi kanaati.
Türk toplumu, kendisine emredileni sorgusuz yapan, kendisi yerine en tepedeki yöneticinin düşünmesi gerektiğine inandırılan toplum değil miydi?
Evet öyle idi.
Şimdi?
Şimdi ihanet içinde olsalar da olmasalar da hepimiz, tüm aydınlar zihni antrenman içindeyiz.
Tartışıyoruz.
Demokrasiyi yaşıyoruz.
Daha ne olsun.
Bu sebepledir ki Atatürk’e düşman olanların bile farkında olmadan sahip oldukları özgürlük ortamı toplumsal dinamizmi gerekli kılıyor.
İşte demokratik toplumla, padişahî toplumun farkı bu.
Monarşik tekelci yönetimlerle, demokratik yönetimlerin farkı da bu.
Demokratik toplum kendi sorunlarını tartışan, çözüm arayan ve aynı zamanda çözüm üreten toplumdur.
Türkiye çözüm toplumu olma yolunda sıkıntılar çekiyor. Araya giren pek çok parazit, normal işleyen tartışma ortamından kendisine pay arıyor. Çeşitli yönlendirmeler yaparak, toplumsal aklın makas değiştirmesini istiyor.
Farkındayız.
Bu sayede hinlikleri de öğreniyoruz. Onların nasıl kumpas kurduklarını kamuoyu önünde net olarak görebiliyoruz. Tecrübemiz artıkça, tuzaklara karşı reflekslerimiz artıyor.
Kendimizi geliştirme ihtiyacı duyuyor, okuyor, anlamaya çabalıyor, denilenleri, söylenenleri çözümleyerek zihinsel anlam haritaları kuruyoruz.
Dolayısı ile “yandaşları” görünce Amerika’yı, filancaları gördükçe AB yandaşlığının boyutlarını görebiliyoruz.
Yaşasın özgürlük!

Yazarın Diğer Yazıları