Yard. doçentler dertli (4)
Hem yardımcı doçentlerin, hem diğer ders veren akademisyenlerin bir başka problemi ek ders ücretlerinin zamanında yatmaması. Devlet ikinci öğretim okuyacak öğrenciden katkı payını her dönemin başında peşin tahsil ediyor. Ancak iş dersi veren öğretim üyesine ödeme yapmaya gelince, eylülde kazanılan hak ediş kasım sonuna kadar (Bahar dönemi şubattaki hak ediş nisan sonuna sarkıtılıyor.) ödenmiyor. Türkiye’deki akademisyen maaşları Bulgaristan, Ermenistan ve Moldovya’dan sonra Avrupa’nın en kötü dördüncü ülkesi olarak seyrediyor. Bundan bütün öğretim üyeleri zarar görüyor.
Öğretim üyelerinin bir diğer şikâyeti yayın destek konusunda yaşanıyor. YÖK’ün ilgili kanununda “Talep sahibi her akademisyene yılda 2 yurtiçi, 2 yurtdışı olmak üzere dört kez akademik faaliyet görev desteği verilir.” yazıyor. Ancak bir satır sonra destek, “Üniversitenin ekonomik durumuna göre o üniversitenin yetkili kurullarınca saptanır.” ibaresi yer alıyor. Kısacası üniversite bu desteği kafasına göre yorumlayabilir.
Yardımcı doçentler, belirttiğimiz gibi, sözleşmeli personel. Sözleşmenin yenilenebilmesi için 3 yılda belli oranda yayın yapma şartı aranıyor. En kolay ulaşılabilir yayın imkânı akademik kongrelerdir. Ayrıca ilim adamları kendi alanlarında çalışan diğer akademisyenlere ancak ilmî kongreler vasıtasıyla ulaşıyorlar. Devlet akademik faaliyeti desteklemek üzere bütçe koyuyor; fakat, daha sonra üniversite yönetimleri bunu başka alana kaydırıyorlar. Yardımcı doçentlerin doçentliğe yükselmelerinde tek engel, yabancı dil barajı değil. Pek çok yardımcı doçent yayın barajını da yeterli destek bulamadığından aşamıyor. Doçentler ve profesörler özellikle sosyal bilimlerde makalelerini sunamıyorlar. Ondan sonra Türkiye’nin ilmî yayın çizelgesinde yeterince iyi olmadığından, belli konularda Türkiye’nin tezlerinin dışarıda hiç seslendirilmediğinden yakınılıyor. Hiçbir gelişmiş üniversitede, üniversite akademik destek bütçesini, inşaat, bakım-onarım çalışmasına ayırmaz.
Adrese teslim kadro meselesi... Yardımcı doçentler konusunu yazmaya başlayınca birçok şikâyet geldi... Meselâ şu mektup (İsmi bende mahfuz.):
“Ben bir tıp doktoruyum. Benim oğlum da tıp doktoru. Uzmanlıkta mecburi hizmetini doldurdu. Şimdi Yrd. Doç. olmak istiyor, 10-15 yayını var (Yurt dışında hatırı sayılır dergilerde 2-3 yayın yaptı.), YDS’den 90 aldı, çok iyi İngilizcesi var, Yard. Doç. ilânlarını takip ediyor. Hepsinde adrese teslim ilânlar var. Her şey tarif edilmiş; neredeyse boyunu, kilosunu da söyleyecekler. Sadece kişinin adı yazılı değil, eskiden masonlar, komünistler bunu yapıyordu, şimdi de bunlar. Oğlumun bir yere girmesi için illâ da iktidar partisinden bir tavassut isteniyor, sınavla alsalar, kişinin yayınına, diline, okul notlarına bakıp da lâyık ve işin ehli olanını alsalar olmuyor mu?” (N. B.)
(Burada, katkılarından dolayı Yard. Doç. Dr. M. Ö.’ye ve Doç. Dr. Baran Dural’a teşekkür ediyorum.)
Yazı serimiz üniversitelerde tartışılıyor... Diğer mektupları da vereceğim. Araştırma görevlileri de isyanda... Yabancı dille eğitim faciası... Vakıf üniversitelerindeki kölelik sistemi... Hepsi bu köşede ma’ kes bulacak!