Yapılmamış darbelerden koruyun bizi

Kurumsal savaş... Türkiye’deki iktidarın beslendiği siyasal zemin bu. Oradan alıyor bütün enerjisini. Ve hepimizi anlamaz yerine koyarak haykırıyor: “Türkiye’yi darbelerden kurtarıyoruz!”
Etme gitme arkadaş.
Nasıl oluyor bu?
Mesela 7 yıl evvel bir takım subaylar resmi bir toplantı için bir araya gelmişler.
Eeee?
Ve hükümeti devirmek için plan yapmışlar.
!...
Yakaladık.
İyi ama arkadaşım darbeci dediğiniz adamların en başında bulunandan kuvvet komutanlarına kadar hemen hepsi emekli. Üstelik de aradan yedi yıl geçmiş. Siz neyin darbesini önlüyorsunuz?
Yedi yıl boyunca olmamış, plancıları emekli olmuş darbeyi mi önlüyorsunuz?
?......
İşte benim ülkemde böyle şeyler oluyor ve kurumlar birbirine giriyor.
Peki gerçek darbe?
Mesela?
28 Şubat.
Ona neden elinizi sürmüyorsunuz? Üstelik size zarar verdiğini avazınız çıktığı kadar haykırarak söylüyordunuz. Neredeyse hepsini dinsiz ilan edecektiniz. Üstelik daha dün K.Maraş’tan bir milletvekiliniz “Şimdiye kadar onlar bizi fişledi; şimdi sıra bizde” diyor...
Anladım.
Siz olmamış, olacağı varsayılan, hazırlayıcıları emekli olmuş darbeleri önlüyorsunuz. Yaşanmış, bitmiş, onlarca mağdur yaratmış, Türkiye’nin bizzat siyasal işleyişini darmadağın etmiş olanlara dokunmuyorsunuz.
Sayenizde Türkiye bir uçtan öteki uca bizzat hükümetin yarattığı ağır bunalım dönemine, bir çeşit sıkıyönetim dönemine girdi. Bu sivil sıkıyönetim, temelinde kurumsal çatışmalar olan, telefon dinlemeleriyle kontrol esasına dayalı, özel yetkili savcılar marifetiyle bir çeşit derdest etme şeklinde sürüp gidiyor. Ne kadar demokratız derseniz deyin. Yarattığınız sivil sıkıyönetim rejimidir. Öyle ki bu rejim geçmiştekilerden daha kötüdür. Geçmişte sıkıyönetimler kanunlarda yazılı şekliyle ülkenin herhangi bir kısmında uygulanıyordu. Ve yerel yönetimdeki bürokrasinin önderliğinde yürüyordu. Sizin yarattığınız sıkıyönetim, bütün ülkeyi kaplıyor ve oluşturduğunuz özel yetkili güçler eliyle bizzat hükümet tarafından yürütülüyor.
Eski sıkıyönetimler, ülkenin birlik beraberliği merkezinde yol alıyordu. En azından amacı böyle idi. Sizin sıkıyönetiminiz, tek parti egemenliği stratejisine dayalı gerilim siyasetinden besleniyor.
En önemli farkınız şu: Siz çatıştırıyorsunuz, onlar bütünleştiriyordu.
Her ikinizin de ortak yanı aynı. Sizin gibi tek egemen olmak istiyordu. Çatlak ses onlar gibi sizin de kabul etmediğiniz edemeyeceğiniz şeydir. Size göre çatlak olan ses muhalefetin sesidir. O ses, basında, yayın kanallarında ve mümkünse parlamentoda hiç çıkmamalıdır. Çıkarsa da size proje üretmelidir. Siz her daim iktidar olup yürütmelisiniz, muhalefet her daim size proje üretmelidir. Kısacası muhalefet sizi iktidarda tutacak proje mühendisliği kurumu olmalıdır.
Olmazsa?
Çıkarsınız Meclis kürsüsüne “şunlara bak şunlara” diye eleştirir; kimine (kendiniz hiç ihtiyarlamayacakmış gibi) “yaşı yetmiş işi bitmiş” dersiniz, kimine de söversiniz, olmazsa “faşist” dersiniz.
Biliyorum.
Siz 28 Şubat postmodern darbesinin yarattığı sert dalgaların bozduğu siyasetin içinden ayrıştınız. Varlık sebebiniz kriz.
İşin garibi, var olduktan sonra yaşama sebebiniz de kriz.
Ayrıştığınız için kendinize benzeyen ayrıştırılmış bir Türkiye istiyorsunuz.
Farkındayım... Yedi yıl önce yapılmamış darbelerden bizi koruyorsunuz.

Yazarın Diğer Yazıları