Yapamazsınız, yaptırmayız, yapılamaz
Yargılanamaz.
Dokunulamaz.
Ellenemez.
İmtiyaza bakınız.
Ayrıcalığın kalın çizgilerine dikkat ediniz.
Peki dokunulacak, ellenecek yargılanacaklar kimler? Bunlardan geriye kalanlar. Yani biz, hepimiz. Milli iradeyi oluşturan gerçek çoğunluk. İktidarlara gücünü veren asıl sahip.
Ee ne de olsa demokratik toplumun yurttaşlara dönüştürülmüş, hukuk tarafından yetkilendirilmiş bireyleriyiz.
Az şey mi?
Gücü biz vereceğiz onlar “sorumsuz yetkiye” sahip olacaklar.
Üstelik bir de emredecekler, diledikleri şey anında olacak. Bir elleri yağda, bir elleri balda yaşayıp gidecekler.
Onlar seçilmişler.
Halkın yarattığı ve tepesine diktiği seçkinler.
Kapılarında yine milletin ekonomik gücünden alınan vergilerle maaşa bağlanmış korumalar bulunacak, isterlerse lütfedip, dilerlerse halktan biriyle görüşecekler.
İşte demokrasilerin zayıf tarafı burası.
Her demokrasi kendi iktidar seçkinini yaratır.
Şimdi tutturmuşuz “Cumhurbaşkanı yargılanır mı” diye..
Yargılanamaz.
Niye, seçkindir de ondan.
Üstüne üstlük bir de soyut şeyleri kutsadığımız da cabası.
“Yüce makam.”
Bu “makam” dediğimiz şey, kimden ve hangi şeyden yüce? Kendisine gücü veren, siyasal birliği dolayısı ile de devlet denen aygıtı yaratan toplumsaldan yüce.
Şu insanoğlu ilginç yaratık.
İlla tapınılacak bir şey bulmak zorunda hissediyor kendini. Makamlar yaratıp yücelttikten sonra, kapısında hazırola geçiyor.
Cumhurbaşkanı yargılanamaz.
Allah Allah!
Niye?
Yüce makamda oturuyor.
DTP’liler de yargılanamaz.
Onlar niye yargılanamıyor.
Onlar da seçkinlerdendir de ondan.
Seçilmezden evvel halkın arasındaydılar ve olabildiğince halka eşittiler. Şimdi halk onları seçti, seçince dokunulmaz oldular. Dolayısı ile seçenler her türlü mahkemede gerekirse polis zoruyla getirilip yargılanabilir ama, seçkinler asla.
Peki, şu hukuk denilen üstün gücün hükmü ve geçerliliği ne olacak?
Valla biz bilemeyiz, Meclis’ten kimseyi aldıramayız ayıp olur.
Öteki de Cumhurbaşkanı, yüce makama ayıp olur.
Demek ki Türk hukuk sistemi ve yaptırım gücü sınama aşamasında. Bakalım yasaların geçerliliği nereye kadar. Hangi duvara toslayacak ve nereye kadar hükmü geçecek.
Eğer hukukun gücü her yerde geçmeyecekse, demek ki hukuktan arındırılmış, hiçbir yaptırım etkisinin bulunmadığı bazı alanlar olacak Türkiye’de. Bundan sonra oraya sığınan ve kaçan kurtulacak demek ki.
Ne diyor Meclis Başkanımız:
“Yüce Meclis’te böyle bir ayıbın yaşanmasını istemem.”
Hangi ayıbın yaşanmasını istiyor Sayın Başkan?
Yasama organında yasa yapan üyenin yasayı çiğnemesine rağmen yasaya hesap vermemesini sağlama ayıbını işliyor. Yasa yapan kurum üyesinin hukuksuz davranışı karşısında hukukun yaptırım gücünü sıfırlamayı ayıp görmüyor.
Şimdi anladınız mı Türkiye neden tam olarak bir hukuk devleti değil.