Yanlış zemindeler
Recep T. Erdoğan, “Paralel” dedikleriyle mücadelesini yanlış zeminde sürdürüyor. “Düşman” bellediği cepheyi alabildiğine geniş tutuyor. Öyle bir telaş, öyle bir kızgınlıkla (bence öyle bir korkuyla) hücum ediyor ki, herkesi geriyor. Onun yüzünden “imam-cemaat” misali, yandaşları endazeyi kaçırıyorlar.
Bir yandaş haber kanalında, Latif Erdoğan diye birini konuşturmuşlar. “Cemaat” in elinde Meral Akşenir’in de kaseti varmış! Ortalık karıştı. Allah’tan korkun! “Kaseti var!” demeyin; diyebiliyorsanız “İşte kaseti!” deyin!
Hiç mi hayânız, hiç mi insanlığınız yok sizin! Nasıl bir kin böyle!... Nasıl bir hesaplaşma böyle!...
Meral Akşener korkusuz... “Kaseti var!” diyeni de, “Kaseti var!” diyene çanak tutanı da, kanalın müdürünü de savcılığa şikâyet etti.
Çok merak ediyorum; savcılık hâdisenin üzerine gidecek mi?/gidebilecek mi?
Ne yazık ki mahkemeler “güdümlü” . HSYK’nın iplerinin kimin elinde olduğu malûm. Yukarıdan gelecek bir emir soruşturmanın seyrini değiştiriverir. Bakmayın siz Saray’dan karı-koca Meral Akşener’i arayıp “Üzüldük.” demelerine. Latif Erdoğan denen adamın harcanmasına gönüllerinin razı olacağını hiç sanmıyorum. Meczup onlara öyle malzeme veriyor ki, bir tarafa silkeleyip atmaları mümkün değil; belki bir süre için “Cemaat” le ilgili “engin bilgilerine” müracaat etmeyebilirler!
Kazara, savcılık, Latif Erdoğan’a ve çanakçılarına “İddianızı delillendirmekle mükellefsiniz.” dese, Latif kasetleri ortaya çıkarabilecek mi? Adam yine efeleniyor: “Versin mahkemeye hesaplaşalım. O zaman kaset olup olmadığını görür!”
Latif Erdoğan, bir zamanlar, “Cemaat”in en gözde adamıydı.
Ben bunları anlamıyorum. Öncesinde kader birliği eden, bütün zorluklara göğüs geren insanlar, birden bire birbirlerine düşman kesiliyorlar. Bir ara Nurettin diye biri ortaya çıkmış, çalmadık kapı bırakmamış, “Cemaat”in başında bulunan zata ağzına geleni söyleyip durmuştu. Sonra sustu. Allah bilir AKP, “Cemaat”le karşı karşıya gelince, onun da eşiğini aşındırmışlardır ama o, “Zamanında bana itibar etmediniz, şimdi mi geliyorsunuz!” deyip kapısını kapatmıştır! Bilmiyoruz.
Latif Erdoğan’ın eski cemaatiyle arasında bir şeyler olmuş ki, onlara karşı büyük bir kin duyuyor. Kin, insanın aklını başından alıyor ve kişiyi “kullanılmaya” müsait hâle getiriyor. Ne söylersen söyle; ister cebinden kaset, ister takkenden kuş çıkar ama mutlaka “Cemaat” i zorda bırakacak bir şeyler yap! Yandaşların istedikleri bu.
Onun gibi biri daha var: Hüseyin Gülerce. O yine “AKP-Cemaat” kavgasından önce çekilmişti, Hüseyin ise, kavga çıkınca çekildi; buna “korkaklık” denir!
Cemaatinizle ipleri koparabilirsiniz, düşman olabilirsiniz ama kendi safınızda mücadelenizi yürütmelisiniz. İçinden çıktığınız grubunuzun birtakım yanlışları olduğuna inanıyorsanız, onu AKP için değil; ispat etmek şartıyla halk için ortaya koymalısınız.
Ölçü kaçtı ki ne kaçtı. R. T. Erdoğan, M. Akşener meselesinden sonra, artık ayakları yere basan hücum planları hazırlamalıdır. “Yandaşlar” kendisini de zora sokuyor.