Yahudiler Ortadoğu’da nasıl tutunacaklar?!

Ömür kısa, tarih uzun... Belki 50 yıl, belki 100 yıl sonra İsrail devleti kalmayacak.

İsrail çok acımasız, halka bomba yağdırıyor. Yahudi yerleştirmek için Filistinlileri yerlerinden ediyor, evlerini başlarına yıkıyor, direnini öldürüyor. En ufak gösteride kurşun sıkıyor.

Hastane bombalamak ne demek ya!...

Eğer bir halk yok edilmek isteniyorsa, hastaların tedavi gördüğü, saldırılardan çocukların, kadınların sığındığı bir mekânı yerle bir edecek bomba atılıyorsa, niyet kötünün de ötesinde kötüdür.

Filistinliler, 20. yüzyılın ilk yarısından itibaren başka ülkelere dağılabildikleri kadar dağıldılar. Artık gidecek yerleri yok.

Şimdi İsrail’in atom bombası var. Kim bilir kaç yüz, kaç bin... İslâm ülkelerinin atom bombası yok mu? Pakistan’ın var. Hadi Pakistan uzakta. İran, artık atom bombasını yapmıştır. İsrail’e karşı cesaretlenmesinin bir sebebi de sahip olduğu nükleer silahtır. “Sende olan bende de var. Ben 90 milyonum, sen, en fazla 9 milyon... Ben seni bir bombayla yok ederim, ya sen beni? Kaç bomba atman lâzım ve atmaya vaktin olacak mı?” demeye gelen tavır içinde.

İsrail, bunların hepsini hesap etmeliydi.

Önce Yahudilerin tarihine bakmalı...

“İsrail” Hz. Yakub’un adıdır. Tevrat da ve Kur'ân'da Hz. Yakub’un 12 oğlu ve onlardan gelenler “İsrail Oğulları” olarak adlandırılmışlardır.

Hz. Yakub zamanında Filistin topraklarında kıtlık başlayınca Hz. Yakub ve oğullar Mısır'a göçtüler. Firavun’dan kuşaklar boyu zulüm gördüler. Sonra Hz. Musa Yahudileri Sina Çölü'nde kırk yıl dolaştırdıktan sonra Filistin'e getirdi. Ardından Hz. Yuşa dönemi, onun ardından Hz. Davud dönemi geliyor. Hz. Yuşa Eriha’yı, Hz. Davud da Kudüs’ü almıştı. Artık Kudüs merkezdi. İsrail’in asıl kurucusu Hz. Davud kabul edilir. Yıl: M.Ö. 1000.

Hz. Davud’un oğlu Hz. Süleyman döneminde (M.Ö. 965-928), İsrail Krallığı daha da genişledi. Hz. Süleyman, Kudüs'te, Yahudilerin kalbi diyeceğimiz, “Süleyman Mabedi”ni (Şimdiki Mascid-i Aksâ’nın olduğu yer.) inşa etti. Yahudiler için Süleyman Mabedi “Mukaddes Ev=Beit HaMiqdaş”tır.

Hz. Süleyman’dan sonra krallık ikiye bölünüyor. Biri Yahuda (Yuda) Devleti, diğeri İsrail Devleti. Yahuda Krallığı Hz. Davud’un hanedanın elindeydi ve başşehri Kudüs, İsrail Krallığı’nın başşehri Samariye (Şomron) idi. İsrail Devleti Asurluların işgaline uğradı (M.O. 722), halkı sürgüne yollandı.

Yahuda Krallığı’nı da M.Ö. 586’de Babilliler işgal ettiler. Süleyman Mabedi'ni yıktılar, halkı alıp Babil'e götürdüler.

Yahudi Devleti böylece sona eriyor ve Yahudiler, bütün dünyaya öbek öbek yayılıyorlar. Öbek öbek yayıldıkları için de her gittikleri yerde asimile olmadan kalıyorlar. Aradan 2000 yıl geçtikten sonra, ilk çıktıkları topraklara dönmek için mücadele veriyorlar. Bir mücadeleleri de Süleyman Mabedi’ni ortaya çıkarıp kalıcılıklarını ebedîleştirmek.

***

Kudüs’te Ağlama Duvarı’nın devamı tünel açılmış, Mescid-i Aksâ yıkılmak isteniyor, diye büyük tartışmalar, çatışmalar çıkmış, çok saylıda Filistinli bu çatışmalarda hayatını yitirmişti. Bu çatışmaların ardından Kudüs’teydim. Yine “Paylaşılamayan Küdüs” yazı dizimden aktaracağım:

“Hz. Davud kapısından eski Kudüs'e geçtik.

Biz, Yahudilerin Kudüs'ü ile Müslümanların Kudüs'ü arasında engeller olduğunu düşünüyorduk. Sanki birinden diğerine geçerken, sıkı kontrol ve aramaya uğrayacağız. King David Oteli’nin yanından aşağıya doğru Millî Park'a iniyoruz... Millî Park yeni düzenleniyor. İnşaatların yer yer devam ettiği gözleniyor. Vadiyi geçtikten sonra bütün azametiyle aydınlatılan Kanunî Sultan Süleyman'ın yaptırdığı kale duvarının önüne çıkıyoruz. Otelden eski Kudüs'e açılan Hz. Davud kapısına gelişimiz en fazla 10 dakika... Ne arayan var bizi, ne de soran... Kapıdan girince bizim İstanbul'daki Kapalıçarşı'yı andıran sokaklara dalıyoruz. Arapça konuşmalar çalınıyor kulağımıza... Çoğu turistik eşya satan dükkânlardan Arap müziği veya Kur’ân-ı Kerîm okunuşu yükseliyor. Dar bir sokağı takip ederek gidip önce sola, sonra sağ dönünce Batılıların ‘Western Wall’ (Batı Duvarı) dedikleri Ağlama Duvarı’na açılan aralığın önüne geliyoruz. Ağlama Duvarı’na dönmeyip 15-20 metre ilerlerseniz Kubbetü’s-Sahrâ ile Mescidü’l-Aksâ'nın bulunduğu geniş bahçeye çıkıyorsunuz.

İsraillilerin ortaya çıkarmayı hayatlarının gayesi hâline getirdikleri Hz. Süleyman Mabedi’nin bir parçası olan duvarın devamı büyük olaylara sebep olan Tünel'e paralel devam ediyor. Bu duvarın öbür tarafı ise Mescidü’l-Aksâ... Yahudiler her fırsatta bu davarın dibine gelerek dua ediyorlar. Dua ederken bedenleri bir ileri bir geri gidiyor.

Ne garip değil mi? Müslümanların üçüncü kutsal mekânı ile, Yahudilerin birinci kutsal mekânı aynı yerde... Hıristiyanlarınki de öyle... Hz. Meryem'in doğduğu yer, Hz. İsa'nın dua ettiği yer, Ermeni Katolik kilisesi hepsi bir arada...”

Çatışmalar olduğu hâlde o dönemde, birbirine geçişler rahattı. Hatta Yahudi taksici, biraz tereddüt etse de Filistinlilerin tarafına geçmek istediğimizde bizi götürüyordu.

Ya şimdi?!

Öyle bir kan girdi ki, bir araya gelmeleri imkânsız. İki devlet olsalar herkes ortalık düzelecek, diye düşünüyor ama, yukarıdaki dizi yazımda daha ayrıntılı verdiğim “tünel” odaklı bir düğüm var. Çünkü Mescid-i Aksâ bütün Müslümanların ama Ağlama Duvarı, ortaya çıkarılması İsrail’in varlığı için elzem görülen Süleymen Mabedi’nin bir duvarı...

İki devlet, bu alanı nasıl bölüşecek? Kudüs ne Yahudilerin ne Filistinlilerin sahasına girsin, Birleşmiş milletler kontrolünde olsun, denebilir mi?

Başta da yazdım... İsrail arkasına ABD’yi, Avrupa ülkelerini alarak güç gösterse de ileride şartların değişmeyeceği ne malûm?! 2000 yıl öncesi de en güçlü oldukları zamanda göçmek zorunda kaldılar. Yine göçmek mecburiyetinde kalmayacaklarını kim söyleyebilir?

Yazarın Diğer Yazıları