Vatanımızı biraz satsak ne olur?
Vatanımızı biraz satsak ne olur? Şöyle azıcık orasından burasından, biraz da ötesinden berisinden? N’olur?
Bize vatan mı yok?
Çekeriz ordularımızı hizaya “yürü alanım” der geçeriz namert köprüsünden.
Azıcık satalım. Bakın hep demiyorum, azıcık. Mesela bir Konya ili kadarcık.
Ama.... Ama... Diyeceksiniz Konya ili Avrupa’daki bazı ülkelerden daha büyük. Doğru.
Olsun şekerim. Acelemiz var. Bir parça vatanı satacağız.
Benim aklıma takılan şu: sattığımız toprakların sahiplerini de Mehmetçik olarak biz mi koruyacağız? Adamlar “ toprak bizim değil mi; a-ha tapusu elimizde. Kendi korumamızı getiriyoruz” deyip özel birlik kurarlarsa? Eğer özel birlik kurarlarsa, Türkiye’de satılan toprakların ordusu, bir de satılamayanların ordusu diye iki ordu mu bulunacak?
Ayrıca hükümetin diyanet işlerine de sormak lazım, sattığımız vatan toprakları uğruna ölmek de şehitlik midir?
Siz diyeceksiniz ki şehitlik ucuzladı. Artık tüm ölümleri şehit sayıyoruz. Eskisi gibi sadece vatan için ölenler şehit sayılmıyor. Bir de soracaksınız tabii: “Haberin yok mu kanun geçeli epey oldu” diye.
Var!
Ama ben eski alışkanlıkla soruyorum işte.
Satacağınız vatan parçası, bütün ile ilişkili olduğundan vatan sayılır mı? Vatan sayılırsa “sizin yaptığınız vatan satmak” denilince neden kızıyorsunuz?
Bu zamana kadar bin yıllar boyunca vatanın her karış için kanını seve seve veren kahramanlar ne olacak? Bir soru da bu?
Onlara karşı bir sorumluluğumuz yok mu?
Bir başka soru: İnsanlar dindarlaştıkça milliyetsizleşir mi? Milliyetsizleştikçe de vatansızlaşır mı? Vatansız ve milliyetsizleştikçe evrensel yurttaşlara mı döner?
Eğer “hayır” diyorsanız, o halde sizin neyiniz var?
Kardeşim, sizin ne zorunuz var, derdiniz ne, ne eksikliğimiz var da Konya kadar toprağı başkasına satıyorsunuz?
Bu acelecilik de neyin nesi?
Niçin bu kadar hararetle “illa da satacağım” deyip muhalefetin üstüne yürüyorsunuz?
Haydin biz bağnazız, kötüyüz, kafamız çalışmıyor. Sizin kadar bilgimiz yok. En iyisini siz biliyor, en haklısı daima sizsiniz.
Peki, “vatan sevgisi imandandır” diyen Hz. Peygambere ne cevap vereceksiniz?
Üstelik siz kendinizi muhafazakâr olarak açıklamıyor musunuz? Evet açıklıyorsunuz. Peki, neyi muhafaza ediyorsunuz?
“İmanı muhafaza ediyoruz” derseniz vatan sevgisi imandansa “satarak mı muhafaza ediyorsunuz” diye adama sorarlar.
“Ev araba, apartman, köşk vs satacağız” derseniz anlarım. Ama “toprak satacağız” dediniz mi kusura bakmayın, toprak uğrunda ölenlerin var olduğu bir sosyal gerçekliktir. Uğrunda ölenlerin olduğu toprağa da şairin dediği gibi “vatan” derler. İşte bu sebeple itiraz ederiz.
Sizce biz imanın neresindeyiz?
Satışında mı; muhafazasında mı?