Vakit daralıyor, artık bilinçlenelim!
Birleşmiş Milletler Örgütü, 1972 yılında İsveç'in başkenti Stockholm'de 133 ülkenin katılımı ile düzenlediği zirvede, 5 Haziran tarihinin "Dünya Çevre Günü" olmasını kabul ettiğinden bu yana; bu tarih, çevre bilincinin arttırılması ve çevre sorunlarına politik ilgiyi arttırmak üzere dünya genelinde çeşitli etkinliklerle kutlanıyor.
1972 tarihinden beri kamuoyunun duyarlılığı arttı, ancak doğanın sorunları daha da büyüdü.
Her 24 saatte 150 ile 200 arası canlı türün neslinin tükendiği tahmin ediliyor. Bu ise, geçmiş 65 milyon yıldaki en hızlı tür yokoluşu.
Birçok bitki ve hayvan türü yok oluyorken de sayıları artan nadir türden biri: İnsan! Bugünkü tüketim ve üretim modelleri aynı kaldığı takdirde nüfusun 2050'de 9 milyar 600 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor.
19. yüzyılda başlayan ve 20. yüzyılda hız kazanan sanayileşme ve ekonomik büyüme ile birlikte insanlığın doğaya müdahalesinin artması; fabrikalardaki insan gücü gereksinimi nedeniyle kente göçün başlaması ve kent nüfusundaki artış ciddi çevre problemlerini beraberinde getiriyor.
Bilim insanları, dünyanın gidişatına kayıtsız kalmaya devam edersek, küresel ısınma, kuraklık, ormansızlaşma, canlı türlerinin yok olması nedeniyle, gelecek yıllarda üzerinde yaşayabileceğimiz niteliklere sahip bir dünyanın kalmayacağını belirtiyorlar.
***
Birleşmiş Milletler' e bağlı faaliyet gösteren Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) kuruluşları tarafından, 1988 yılında, iklim değişikliği konusundaki bilgilerin değerlendirilmesi, iklim değişikliğiyle mücadele ve iklim değişikliğine uyum konularında "karar vericilere" yol göstermek üzere kurulan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), her 5 ila 7 yılda bir, dünyanın iklim sisteminin geldiği durum ile ilgili "Değerlendirme Raporları" hazırlıyor. İlki 1990 yılında açıklanan raporlardan beşincisi 2013'te açıklandı. 2021 yılında ise altıncısının açıklanması bekleniyor.
Türkiye de dâhil olmak üzere IPCC'ye üye tüm ülkelerin üzerinde anlaştığı, 800'den fazla bilim insanınca hazırlanan bu rapor bir gerçeğin altını çiziyor: Küresel iklimdeki ısınma olağandışı! Dünya ve üzerinde yaşayan canlılar olarak bizler, büyük tehlike altındayız.
4. Değerlendirme Raporunda, iklim değişikliğinin "büyük ihtimalle (% 90 ihtimalle)" insan faaliyetleri kaynaklı olduğu belirtilmişti. 5. Değerlendirme Raporunda ise, kesinlik düzeyi arttı: "Küresel ortalama yüzey sıcaklıklarındaki artış, kesin olarak (%95 - %100 ihtimalle) insan etkinliklerinden kaynaklandı."
Ortalama yüzey sıcaklığı, 1901-2012 döneminde yaklaşık 0.9 derecelik bir artış göstermiş ve 21'nci yüzyılın ilk 10 yılı, en sıcak 10 yıl olmuş. Sıcaklıklardaki artış 1,5 ile 2,5 derece arasına ulaşırsa, bitki ve hayvan türlerinin yaklaşık %20-30'u yok olacaktır.
1950'den beri soğuk gün ve gecelerin sayıları azalmış, sıcak gün ve gecelerin sayısı artmış.
Buzullar hızla küçülürken, ortalama deniz düzeyi 1901-2010 döneminde 19 cm yükselmiş.
IPCC' nin 2100 yılı tahminleri ise oldukça korkutucu: Deniz seviyesi 2100 yılında 26 cm ile 82 cm arasında yükselecek! Bundan en çok etkilenecekler ise Maldiv, Tuvalu ve Barbados gibi küçük ada ülkeleri olacak.
Ayrıca raporda, bu öngörüler gerçekleşirse, üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizin ciddi tehlike altında kalacağının da altı çizilmiş!
***
Dünya Sağlık Örgütü (WHO)'nün topladığı verilere göre, Avrupa'daki şehirler içerisinde hava kirliliğinde ilk 10'da Türkiye'den 8 şehir var. Sırası ile Batman, Hakkari, Gaziantep, Siirt, Afyon, Karaman, Iğdır ve Isparta Avrupa'nın ve Türkiye'nin havası en kirli şehirleri konumunda.
Dünya Sağlık Örgütü'nün hazırladığı diğer bir listede, Avrupa'da öne çıkan büyük şehirlerde hava kirliliğinde İstanbul birinci sırada. İstanbul'u Varşova, Budapeşte, Bükreş ve Prag gibi şehirler takip ediyor.
***
Hükümetler ve karar vericilerin bu tehdidi göz ardı etmeleri için hiçbir geçerli mazeretleri olamaz. Doğal çevrenin kirlenmesi tüm ülkelerin ortak sorunudur. İster gelişmiş ister geri kalmış olsun bütün ülkeler, tek bir dünyanın çatısı altındadır. Ticari rekabete kapılıp çevrenin göz ardı edilmesi, geleceğimizi yok etmektir.
Eğer derhal harekete geçersek gidişatı yavaşlatmamız, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinden dünyamızı korumamız mümkün. Bu yüzden yaşanabilir bir gelecek için hem bireysel hem toplumsal yaşamımızda önlemler almak elzemdir.
Bu yıl dünyanın ilk Birleşmiş Milletler çevre zirvesinin 45. yılı. Yani dünya, 45 yıldır, insanın çevreyi korumaya yönelik büyük sorumluluğunun vurgulandığı Dünya Çevre Gününü kutluyor. Ancak son 45 yıldır, insanlığın üzerinde yaşadığı dünyaya karşı artan kayıtsızlığı ve açgözlülüğü nedeniyle, doğal çevrenin zararı da giderek artıyor. Bugün vesilesiyle şikâyetlerimizi tekrarlayabileceğimiz bir 45 yılımız daha kalmadı.
Gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakmak için hepimizin arzusu çevre sorunlarının tüm dünyada sona ermesi ve karar vericilerin çevre duyarlılığı ile hareket etmesidir.