Vakıf üniversitelerinin hâli!
Üniversiteler hür düşüncenin neşv ü nemâ bulduğu yerler olmalıdır. Ama en korkulan müesseseler üniversitelerdir. Tarihe girersek günlerce işin içinden çıkamayız. Üniversite olmazsa ülke bir kabileler topluluğundan ibaret kalır. Dolayısıyla “ülkemiz” diyebileceğimiz, üzerinde hür yaşayacağımız toprağımız olmaz.
Vakıf üniversitelerinin meselelerine devam edeceğiz şimdi... Teorik meselelere sonra geliriz. Şu notu da düşmek isterim:
Üniversitelerde idarî görevlerde de bulunan Prof. Dr. İskender Öksüz’ün (12 Eylül öncesi ODTÜ rektör vekili idi.), bu köşede bahsettiğim ve çok önemsediğim “Niçin?-Tarih-Devlet-Ekonomi-Yönetim” kitabının sonunda “Üniversiteler profesörlere bırakılmayacak kadar ciddî bir iştir” başlığı altında, bu ilim yuvası olması gereken yerler üzerinde durur. Başlık İngiliz devlet adamı Churchill’in “Harp, generallere bırakılmayacak kadar ciddî bir iştir.” sözünden mülhem.
Şunu hesap etmek isterdim: Kaç rektör, kaç rektör yardımcısı, kaç dekan, kaç dekan yardımcısı, kaç bölüm başkanı profesördür? YÖK idaresinde de derslere girmeyen, araştırma yapmayan kaç profesör görevlidir? Devlet ve vakıf üniversitelerinin toplamı 179’dur. Ne kadar profesörü harcadığımızı varın siz düşünün!
İdarî vazife yüklenmiş öğretim üyelerini ilim sahasında kaybediyoruz. O kadar çok ıvır-zıvırla uğraşıyorlar ki... Vakitleri çalınıp gidiyor. İdareci profesörlerin çok azı derslere giriyorlar, ilmî çalışmalarını askıya alıyorlar. Verim neredeyse sıfıra iniyor. Gerçi profesör olduktan sonra kendilerinden fazla bir şey de beklenmiyor... Özbekistan Türklerinin bir sözü vardır. Belki bütün Orta Asya Türkleri kullanıyorlardır: “Eşek laydan ötdi.” (“Eşek çamurdan geçti.”) Son merhaleye ulaşıldıktan sonra niçin çalışılsın ki! Bu anlayış maalesef çok insanda görülüyor.
Hâlbuki profesör olununca, üzerinden merhale aşma baskısı kalkmış, araştırma yapabilecek, eser verilebilecek, en verimli döneme girilmiştir.
Türkiye’de 69 vakıf üniversitesi bulunmaktadır. İlk vakıf üniversitesi Ankara’da 1984’te kurulan Bilkent Üniversitesi’dir. 1990’dan sonra vakıf üniversiteleri pıtrak gibi bitti.
Vakıf üniversitesi dediğime bakmayın... Hepsi özel üniversitedir. Özel üniversite kurabilmek için önce vakıf kurmak gerektiğinden, bu müesseseler “vakıf üniversiteleri” olarak adlandırılır.
Vakıf üniversiteleri meselesinde “içeri”den yardım aldım. Meseleyi birlikte değerlendirdik:
Özellikle akademik personelin özlük hakları, akademisyenlerin aslî uğraşma alanlarından biri olan araştırma-inceleme faaliyetlerinin giderek akademisyenlerin geçim dertleri karşısında öteye atılması bir yana sadece devlet üniversitelerinde değil, vakıf üniversitelerinde de çok ciddî sıkıntılara yol açıyor.
Tabii devlet üniversitelerinde olduğu gibi vakıf üniversiteleri arasında da bir sınıflandırma mevcut. Meselâ; Bilkent, Sabancı, Işık, Koç gibi üniversiteler vakıf üniversitelerinin birinci ligini oluşturuyor. Diğer vakıf üniversiteleri eğitim kalitesi, öğrenci-mezunlarına sağladığı imkânlara göre bu birinci sınıf vakıf üniversitelerine yakınlıkları itibarıyla yüksek öğretim pazarında kendi yerlerini buluyor. (Neşter vurmaya devam!)