Ulukayın’dan açık cevap
Ulukayın dergisinin 5. sayısı da çıktı. “Atsızcı dergi” demiştim; gücendiler; Atsız çizgisine yakın diyeyim o zaman!
Ulukayın’ın üst başlığı, fikirlerini ele veriyor: “Diriliş Köklerdedir” . Alt başlık ise “Aylık Tarih, Düşünce ve Ekin Dergisi”...
Siz “Ekin ne ola ki...” diyeceksiniz. “Kültür” demek... Kelimenin kök olarak “ekmek”le ilgisi olduğu için güya “kültür” yabancı, Türkçeleştirelim, demişler. (Ulukayıncılardan önce ortaya atılmış bir kelimedir. “Edebiyat” karşılığı “yazın” dendiği gibi...) Bir ara Güneş Dil Teorisi vardı: Yeryüzünde bütün kelimeler Türkçedir! “Kültür” kelimesinin bile Orta Asya Türkçesindeki “keltür-” den (getir-) geldiği yazıya geçirilmişti! Ayrıntıya girmeyeyim. “Edebiyatımızda Terimler” de geniş anlattım. Sadece şu kadar söyleyeyim: Bütün kelimeler Türkçeden çıktığına göre, kullanılan kelimeleri ayıklamanın da bir manası olamaz, denmiş ve Türkçeyi Türkçe olmaktan çıkaran arılaştırmanın önü böyle kesilmişti. (İ. İnönü zamanında, kökten kopma hızlandırılmıştı yine...)
Nihal Atsız Türkçede ekin’ci, keltür-’cü değildir. Atsız, Türkçeyi en “sağlam” kullanan yazarlarımızın ön sıralarında yer alır.
Ulukayın üzerine daha önce yazmıştım. Derginin bu sayısında Başyazar Emre Koçak imzalı “Arslan Tekin’e Açık Mektup” başlığıyla bir yazı yayınlandı. Olduğu gibi veriyorum:
Saygın Arslan Beğ;
Öncelikle köşenizde bize yer verdiğiniz için teşekkür ederiz. Ancak samimi yönünüzü iyi bildiğimiz ve bu bağlamda yine yer vereceğinizi düşündüğümüz için 2 madde halinde yazınızdaki bazı söylemlerinize ilişkin itirazlarımızı belirteceğiz.
1- Kendimizi kesinlikle “Atsızcı” olarak tanımlamıyoruz. Böylesi bir tanımlamayı kendisini o biçimde tanımlayan için bir özentiye tutulmuşluk, bilinçsizlik olarak yorumlarız. Biz zaten “Türkçülük” düşüncesini post-modern tarikat, Atsız’ı bu tarikatın şeyhi ve kendisini de bu tarikatın müridi olarak gören algının cepheden karşısındayız. Ancak biz, kendimizi Gaspıralı’nın, Akçura’nın, Gökalp’in, Togan’ın ve Atsız’ın yolunun yorulmaz ve yılmaz yolcusu olarak görürüz.
2- “” Kandaşlık “la yola çıkarsanız, hitap edeceğiniz bir kitle bulabilir misiniz? Sanmıyorum. Ancak bir avuç insan entelektüel tartışmanın içinde kaybolup gider.” demişsiniz... “Kandaş” sözcüğü “soydaş” sözcüğünden ayrı bir anlam taşımamaktadır. Ve biz, siz, hatta devletin düzenlediği ilk Türk kurultaylarının gerçekleştiği yıllarda, o kurultaylarda örsün üzerinde çekiçle demir döven Süleyman Demirel, Erdal İnönü gibi bu ülkede büyük kitlelerde toplumsal karşılık bulmuş ve hükümet olmuş siyasetçiler Türkiye dışındaki Türkleri tanımlarken yapmış oldukları açılış konuşmalarında “soydaş” yani “ırkdaş” tanımını kullanmışlardır. Yine siz de biz de biliriz ki; Türklüğün varlığı kesinlikle “ırk” unsuruna indirgenemez. Ancak Ulu Önder Atatürk’e ait olan “Medeni Bilgiler” adlı önemli kitapta “ırk (menşe) birliği” Türklüğü var eden unsurlardan bir unsurdur.
Çalışmalarınızda başarılar ve esenlikler dileriz. Saygılar sunarız... (Emre Koşak)