Ülkücülük; akıl ve heyecan
A.Yağmur Tunalı’nın “Kavga Günleri: 1968-1980” başlıklı eserinin öneminden dün bahsetmiş, Ülkücüler için bir hatırlatma, bir hesaplaşma, bir yüzleşme kitabı olduğu için, hepimizin okuması gerektiği üzerinde durmuştum.
12 Eylül öncesinde ne umutlar taşıdığımızı, neyin kavgasını, nasıl bir inanmışlık içinde verdiğimizi, “dava”nın gerekliliğini, “dava” yı yürütenlerin “yeterlilik” ve “yetersizliğini”; savrulmaları, üzüntüleri, sevinçleri hayatın içinden “göz” ve “gönül” yordamıyla anlatışı, size “Benim tarihim bu!” dedirtiyor.
Bütün ülkede, aynı yaştaki insanlar, A. Yağmur Tunalı’nın yaşadıklarını, hemen aynen yaşamışlardır; heyecanları, akıllarının çok önünde gitmiştir; bu bir gerçektir; ortaya çıkan “arızalar”ı bu samimiyet noktasını dikkate almadan değerlendirmek yanlış olur.
Dün açıklamıştım. Yağmur Tunalı’nın asıl ismi Abdullah’tır. Büyük şairdir. (“Edebiyatımızda İsimler” kitabımın 5. baskısında biyografisi ayrıntılı verilmiş ve ayrıca Edebiyatımızda Terimler’de, şiiri örnek olarak alınmıştır. Henüz o sıra kitap yayınlamamış, şiirleri dergilerde çıkan iki kişinin hem biyografilerini, hem de şiir örneklerini kitaplarıma aldım. Biri A. Yağmur Tunalı, biri de Melek Tekin. Bu tavrımın, birinin arkadaşım, diğerinin iki büyük çocuğumun annesi olmasıyla ilgisi yoktur. Şiirlerini okuduğunuzda, seçimimin isabetli olduğunu göreceksiniz. İkisinde de derin bir bilgi, derin bir sezgi ve geleneğin hamulesi vardır.)
12 Eylül öncesine dair birçok hatıra, müşahede ve araştırma yayınlanmıştır. Yağmur Tunalı’nın kitabını diğerlerinden ayıran özellik “dava”ya tam hâkimiyeti ve kimileri gibi, “Keşke yaşanmasaydı.” dememesidir. Daha açığı, savrulanların bahanesine sığınmamasıdır... Hiçbir pişmanlık göstermediği gibi, hiçbir “döneklik” belirtisi de yoktur.
Ülkücülerin neden bazı gruplar için “potansiyel av” olduğunu, gizleme gereği duymadan vâzıh bir şekilde ortaya koyması, sonra gelenler için düşünmeye, yorumlamaya, boşlukları doldurmaya kapı açmaktadır.
Kitap, particiliği anlatmıyor; ülkücülüğü anlatıyor. İkisi çok farklı: Ülkücülüğün vardığı yer Milliyetçi Hareket Partisi... Parti çalışmaları kitapta ağırlıklıdır ama particilik, idealistliği törpülüyor; ülkücülük ise “dava”nın özü.
Onun için, birçok kere Milliyetçi Hareket Partisi’nde gençlik kolları kurulmalıdır, diye yazdım. “Baştakiler”, Ülkü Ocakları’nı gençlik kolları gibi düşünmüş olmalıdırlar ki, yazdıklarımızı hiç umursamadılar. Umursamaları gerekirdi. 12 Eylül öncesini yaşadıkları hâlde, gençlik kollarının Ülkü Ocakları’ndan tefrik edilmesi şartını düşünmüyorlarsa ne söyleyebilirim! Eksikliği kendilerinde arasınlar.
Yağmur Tunalı’nın “Kavga Günleri” yaraları da deşiyor. Sözümüz bitmedi.