Ülkeyi paylaşmışlar
Eee, sonunda işin aslı ortaya çıktı. AKP ile PKK’nın kurucusu baş terörist, kurulu devlet düzenini yıkmaya bu amaçla da yeni anayasa yapmaya karar vermişler. Kurulu düzeni bunlar yıkarsa suç değil ama mesela darbe yoluyla kısmen bir başkası yıkarsa kesinlikle suç sayılıyor.
PKK, AKP ile pek çok ortak noktada uzlaşıyor.
Bu uzlaşmada birinci öncelik, hiç şüphesiz kurulu düzeni ortadan kaldırmak.
İkincisi ise Türk’ten kurtulmak.
Sonrası?
Sonrası sular seller gibi geliyor.
Yol belli: Önce kurulu düzeni yıkacaklar. Yıkarken yeni bir düzen kurmak gerektiğinden bu düzeni paylaşım üzerine bina edecekler.
Terörist başının yeni anayasada “Özgür iradesiyle Türkiye Cumhuriyetine bağlılığını ifade eden her birey Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır” dedikten sonra özellikle “Bu, Türk kimliğin altında toplanmak değil, devlete olan bağlılıktır” demesinin nedeni budur.
Kamuoyuna açıklanan PKK-BDP görüşmesine ait tutanaklar, yenilir yutulur gibi değil. Her şeyden önce, AKP-PKK işbirliği sağlandığı halde amaçlar gerçekleşmediğinde “50 bin kişilik bir çatışma” grubunun olacağı, bunun bir iç çatışmaya dönüşerek bugünküden çok daha beter kan akıtılacağı söyleniyor. Bu tehdit/korkutma, elbette sürece itiraz eden kimi CHP ve tüm MHP’ye.
Dikkatinizi çekerim; geçmişte ve yakın zamanda yazılanlara, TV’lerde konuşulanlara bakarsanız aynı söylemi, AKP kanadı da paylaşıyor.
Niye?
Çünkü “kan” ve “ölüm”, yapılan hesapların hassas noktaları. Amaca varmak için kullanılan öncelikli gerekçe. Eğer bu söylem makul karşılanırsa ne olacak? Herkes kötü sonucu görerek şimdikine bayram edecek ve PKK’nın isteklerini, hükümetin başkanlık beklentileri karşılayacak.
Böylece PKK elebaşının hapiste, yanındakilere yazdırdığı şey “Ne ev hapsi ne de genel af, buna gerek kalmayacak. Hepimiz özgür olacağız” dediği durum doğacak.
Yeni rejimde “Kürtler kendini özgürce yönetecekler” ütopyası hayat bulacak.
PKK elebaşının Türkiye’deki bazı grupları ABD yanlısı göstermesinin sebeplerinden biri, MİT meselesiyle Başbakana yapılmak istenen durum karşısında takımı güçlendirmek ve Başbakanın yanında olduğunu kendi özel kamuoyuna açıklamak, ikincisi de “Biz, yeni Türkiye’nin sahipleriyiz. İstersek sizi dışarıda bırakırız. Pay ve pazarlık yapmayı bir kenara bakın ve hemen ekibe baş eğin” demek ve üçüncüsü de sol gelenekten gelen ve öteden beri zaman zaman çıkar çatışması yaşadıklarını, geleneksel yeniden Amerikancı ilan ederek tüm sol kesime ve bu arada PKK’nın bilinçli kesimine mesaj vermektir.
Yoksa ne Amerika sürecin büsbütün uzağında ve ne de Amerikancı ilan edilenler sürecin tam karşısında.
Sözde yeni cumhuriyetin sözcüleri, AKP ve PKK, “kazan kazan” yöntemiyle, milliyetçilere hakaret edip söverek Türkiye’yi bölüşme sürecinde hadislerden örnekler vererek dini de amaçlarına alet ediyorlar. İşin ilginç yanı, materyalist gelenekten gelen PKK başı da Başbakan da aynı anlama gelen cümleler kuruyorlar.
Tüm bu olup bitenlere bakıldığında Türkiye’nin zor günler geçirdiğini söylemek yetmez. Zor günleri aşacak, halkı aydınlatacak, insanlara asıl amacın ve asıl gerçekliğin ne olduğunu anlatmak lazımdır.
Bu rapor göstermiştir ki AKP, tıpkı Balkan savaşları sırasındaki yöneticiler gibi kendi ikbal ve çıkarları için ülkeyi ateşin ağzına atmaktan çekinmiyor. Tıpkı milli mücadele öncesi ihtilaf devletleriyle gülüp eğlenenler gibi kendi ikballeri ve sahip olacakları adına bütün bir memleketi felakete sürüklemekten endişe etmiyor.
Diyorlar ki tarih tekerrür etmez. Kim demiş?
İşte tekerrür ettiriyorlar. Türkiye’yi yönetenler Türkiye’nin düşmanlarıyla aynı masada “halka barış getiriyoruz” diyerek, paylaşım yarışına girmenin sapkınlığını yaşıyorlar.