Ülkenin eğitim yönetimi sorunu var
Türkiye’nin en hassas olması gereken bakanlığı orası. En iyi olması gereken kurumu da orası olmalı. En adil, en olgun ve en mükemmel çalışması gereken, kısacası taşıdığı değerler ve kavramlarla çelişmeyen yer de yine orası olmalı. Milli eğitim Bakanlığından söz ediyorum.
Ama bakıyorsunuz, herkes çığlık halinde bakanlıktan şikâyet ediyor. Dertler ayyuka çıkıyor.
Eş tayinim olamadı. Üniversiteyi bitirdim atanamadım. Sınav istemi yine değişti. Okullar yeniden kategorileşti vs..
Niye?
Çünkü iyi yönetilmiyor ve “eğitim” kavramının içeriğinin omurgasını oluşturan “istendik davranışlar” ortalıkta görülmüyor. “İstenmedik davranışlar” , bizzat adında “eğitim” olan ve fakat eğitimin ruhuna uymayan bu kurumda yaşanıyor.
Mesela eş durumu tayinleri. Israrla tayin yapmamaya direniyor bakanlık. “İnsan kaynakları” diye bir bölüm kurmuşlar. Burada oturanlar hangi akla hizmet ediyorsa, anayasanın kanunun ve yönetmeliğin ön gördüğü eş tayinlerini öyle bir sınırlandırmış ki, eşler kavuşamıyor.
Eşin nerede çalışıyor?
Diyelim ki “A” ili merkez ilçede. Öğretmen eğer tayin isteyecekse sadece “A iline ait” merkez ilçenin köy ve beldelerinden okulları seçebiliyor.
E, kardeşim öyle yerler var ki, il merkezi ve merkez ilçeyle arasında on dakikada bir dolmuş kalkıyor. Örneğin Trabzon’un Beşikdüzü ilçesi ile Vakfıkebir arası sadece altı kilometre. Giresun’un Keşap İlçesi ile Giresun Merkez ilçe arası 12 kilometre. Öğretmen bırakın dolmuşu, yürüyerek komşu ilçeye gidebilecek durumda. Ancak bakanlığın insan kaynakları komşu ilçede tüm okul boş olsa dahi öğretmenin eşi aynı ilin başka ilçesinde çalışıyor diye tercih hakkı tanımıyor.
Peki, bunu niye yapıyor? Valla sormak lazım. Öyle ise soralım: Arkadaşlar siz sorun çözmeden yana mısınız; yoksa engeller koymadan yana mısınız? Ve devamla gene soralım: Yasanın verdiği hakları eşlerden alıp olabildiğince sınırlar koyarak engellemekten zevk mi alıyorsunuz?
Bir başka konu.
Bakanlığın ilköğretime yönelik alt sistemlerde meydana getirdiği ani ve sık değişikliklerle ilgili. Vakti zamanında dedik ki: “Arkadaşlar, şu 4+4+4 işinde hatalar var. Bakın 5,5-6 yaşındaki çocukların gelişim özellikleri dikkate alındığında ilkokul birinci sınıfta okuyamazlar. Büyümeleri gerekir.” Dinletemedik. Dönem boyunca şikâyetlerin arkası kesilmedi. En sonunda bakanlık rapor istedi ve gelen raporlar bizi haklı çıkardı. Şimdi değiştirdiler. Ama yine eksik. Bu yaş çocukları okulöncesi eğitime gitmeliler. Ama bakanlık diretiyor.
25 milyon aileyi ilgilendiren kararları ne çabuk alıyorlar. Toplumun geleceğini ilgilendiren temel sorunları ne çabuk çözdük sanıyorlar.
Eskiden üniversitelerde “eğitim planlaması” kürsüsü vardı. Etkisizleştirildi veya kaldırıldı.
Türkiye, sömürge ülkeleri gibi, kendi çocuklarını ve gençlerini yiyip tüketmeyi başarı sanıyor. Eğitimin ve ülke kalkınmasının en temel sorunu ara işgücü piyasasına eleman yetiştirecek lise ve yüksek okulların aktifleştirilmesidir. Kısaca mesleki eğitimin planlanması ve üniversite kapısının nitelikli yüksek elaman olacaklara hazır hale getirilmesidir. Bakanlıktakiler eğer ülkeyi gerçekten seviyorlarsa yol bellidir. Bunu yapsınlar.
Tıpkı Almanya gibi.
Yoksa “sınav sistemini değiştirdik; yok bilmem düz liseleri Anadolu lisesi yaptık, her bir öğrencinin nereye yönlendirileceğini bu sınavlarla belirliyoruz” demek yetmez. Bunlar palyatif çözümlerdir. Asıl yönlendirme Türk insanını “bir baltaya sap yapacak” mesleki eğitim planlaması ve buna uygun yönlendirmedir. Bunun içinde ülkenin içinde bulunduğu ekonomi ve işgücü analizi ile aranan ara işgücü ve kalifiye elaman ihtiyacının belirlenmesi gerekir. Gerisi laftan ve oyalamaktan ibarettir.
Bir ülkenin eğitim bakanlığı sınavları değiştirirse insanlar geleceğini garantilemiş olmaz. Tam tersine Türkiye’de olduğu gibi, üniversite mezunlarının çoğu işsiz kalabilir, kalifiye eleman ihtiyaç planlamasına uygun eğitim yapılmadığı için de yıllarını okulda tüketmiş genç insanlar hayal kırıklığına uğrayabilir. Dahası asgari ücrete yüzbinlerce üniversiteli koşar hale gelir.
Bütün bu gelişmeler gösteriyor ki, ülkemizin eğitim sonunu değil; aslında, eğitim yönetimi sorunu var ve giderilmediğinde gelecek kaygısı herkesi etkileyecektir. Şimdi olduğu gibi.