Türkiye’yi zor günler bekliyor
Gene aynı şey... BM Genel Kurulu’nda Batı dünyasının yanlışlarını “yüzlerine söyledi” dedikleri Erdoğan, ne yazık ki, gene tornistan yaptı. Tıpkı Libya’da olduğu gibi.
Hatırlayın lütfen. “Arap Baharı’nın” esintileri Libya topraklarına vardığında “NATO devreye girecek” açıklaması karşısında Türkiye’nin o günkü başbakanı Erdoğan: “Ne NATOSU” dedikten sonra çok geçmeden, söylediklerinin tersini yaparak ABD politikalarına aynen katılmıştı.
Gene aynısını yapıyor.
Bu sefer Birlemiş Milletler Genel Kurul toplantıları için New York’ta bulunmaktayken ABD operasyonuna destek vereceklerini açıkladı. ABD ile bağlantılı koalisyon güçlerinin Suriye’deki hedefleri vurmasına olumlu yaklaştıklarını söyledi. Gazetecilerin askerî operasyonları da kapsayıp kapsamayacağını sorması üzerine “Her türü kapsar. Askerî, siyasi hepsi” cevabını verdi. Bu durumu rehinelerin kurtuluşuyla ilişkilendirenler var. Rehinelerin kurtuluşu önemli ama Türkiye’nin omurgalı ve milli çıkarlar için siyaset üretip üretemediği de önemli.
IŞİD meselesi kendi boyutunu aştı..
Suriye’den gelen göçmenler içinde önemli bir kesimin IŞİD’in İslamcı Vehhabi-Selefi İslam anlayışını benimsedikleri belirtiliyor. Bu durum IŞİD meselesinin Türkiye açısından bir dış sorun olmadığı, tıpkı PKK gibi bir iç soruna dönüştürüldüğünü gösteriyor. Başta ABD olmak üzere en başından IŞİD meselesine destek veren ülkelerin hiçbirinin IŞİD’le gerçek ve doğal sorunu yok. ABD, İngiltere, Fransa vb. ülkelerin IŞİD’e bulaşmalarının tek nedeni dünya egemenliği ve petrol kaynaklarının yönetimi. Türkiye’nin ise pek çok nedeni var.
Dikkatinizi çekerim. Sanki en başından beri Esad’ı devirmek için iş birliği yapılmamış gibi ABD Dışişleri Bakanı John Kerry Ankara’ya imalı bir mesaj yolluyor. “Krize, Esad’ı devirmek için IŞİD’e destek olanlar sebep oldu” diyor. Açık açık Türkiye’yi suçluyor. Ve en önemlisi de kendini anında geri çekiyor ve bombayı Türkiye’nin kucağına bırakıyor; sorumlu O.
Böyle bir durumda Türkiye suçluluk psikolojisiyle durumu kabullenip ABD politikalarına mı sarılacak, yoksa Yalçın Akdoğan’ın söylediği gibi kendi özgün politikalarını mı üretecek? Ne yazık ki, zararı pahasına kendi politikalarını uygulayamayacak. En başından da belirttiğimiz gibi Erdoğan, ABD’yi destekleyecek.
Hâlbuki BM toplantısı için Amerika’da destek sözü verenler, uyguladıkları IŞİD politikalarıyla başımıza çok yönlü iş açtılar.
Birincisi; PKK, IŞİD sayesinde koalisyon güçlerinin vurucu gücü haline geldi. “başlattık” dedikleri “çözüm süreci” yeni boyuta taşındı.
İkincisi; Peşmerge ağır silahlarla donatılacak bir orduya dönüşmeye başladı. Bu durum Irak’ta yeni bir fili durum yarattı ve bir Kürt devletinin oluşmasını kuvvetlendirdi.
Üçüncüsü; Türkiye’ye gelen Suriyeli göçmen nüfus içinde ve aynı zamanda ülkemizin çeşitli vilayetlerinde IŞİD yanlısı toplumsal taban ortaya çıktı. Bu sebeple PKK dışında yeni bir iç ve dış terör tehdidiyle karşı karşıya geldik.
Dördüncüsü; IŞİD’in öğretisi doğrultusunda Türkiye içinde Vehhabi-Selefi ideolojinin az da olsa taraftar topladığı ve böylece Türkiye’de geleneksel Sünni İslam anlayışı içinde az da olsa bir sapma emareleri görülmeye başlandı.
Beşincisi; Türkiye’nin 30 yılda ezip geçemediği PKK’yı IŞİD birkaç günde darmadağın etti. Üstüne üstlük bir de Peşmerge’yi ezdi geçti. Bu durumda kendimizi sorgulamamız gerektiği açıklık kazandı.
Toparlarsak; IŞİD meselesi ABD ve öteki ülkelere değil bize zarar verecektir. Üstelik bu zarar yıllarca etkili olabilecek işaretler taşıyor. Bu durumda AKP hükümetleri ve Erdoğan’ın tornistan politikaları iyiye alamet değildir. Türkiye’yi zor günler bekliyor diyebiliriz.