Türkiye'ye özgü bir sistem: Köy Enstitüleri
1940 yılından başlayarak, tarım işlerine elverişli geniş arazisi bulunan köylerde ya da onların hemen yakınlarında şehirlerden uzak ancak tren yollarına yakın tarıma elverişli 21 bölgede köy ilkokullarına öğretmen yetiştirmek üzere Köy Enstitüleri açılmıştır. Öğretmenler gittikleri köylülere hem örgün eğitim verip okuma yazma ve temel bilgileri kazandırmışlar hem de bilinmeyen tarım türlerini köylülere öğretmişlerdir. Kitaba deftere dayalı öğretim yerine iş içinde eğitim ilkesi uygulanmıştır. Her köy enstitüsüne kendisine ait tarlalar, bağlar, arı kovanları, besi hayvanları verilmiş, iş atölyeleri açılmış derslerin %50''lik bölümü temel örgün eğitim konularına geri kalanı ise uygulamalı eğitime ayrılmıştır.
Köy Enstitüsü uygulaması Hasan Âli Yücel''in 1946''da Millî Eğitim Bakanlığı''ndan ayrılmasına değin devam etmiştir. Yücel''den sonra Bakan olan Reşat Şemsettin Sirer zamanında Köy Enstitüleri Köy Öğretmen Okullarına dönüştürülmüş, bu okullar da Demokrat Parti döneminde 27 Ocak 1954''te kapatılmıştır.
Fakir Baykurt, Ümit Kaftancıoğlu, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Pakize Türkoğlu, Hatun Birsen Başaran, Ali Dündar, Mehmet Uslu ve Dursun Akçam gibi önde gelen yazarlar ve düşünürler köy enstitülerinde yetişmişlerdir. 1950''li yıllarda ülke geneline serpilmiş biçimde Köy Enstitüsü ortamına yakın 52 öğretmen okulu faaliyet göstermiş, bu öğrenciler, üretimde doğrudan yer almamakla birlikte, yaz döneminde bir ay süreli yaz kursları uygulamalarında, bölgenin özelliğine göre, duvar örme, arıcılık, meyvecilik, kavakçılık gibi çalışmalar içinde bulunmuşlardır.
Bu çalışmalar yıl içindeki tarım, el işi, ev işi derslerinde sürdürülmüş, ayrıca tüm öğrenciler, kendi sınıflarının temizliğini kendileri yapmış, yemekhane ve çamaşırhane gibi birimlerde nöbet tutarak bu hizmetlere katkıda bulunmuşlardır. Onlar da tıpkı Köy Enstitülüler gibi birer müzik aracı çalmış, sık sık yapılan eğlence gecelerinde enstitüden kalma türkülerle halaylar çekmişlerdir. Öğretmen okulları, askerî okullar gibi parasız yatılılık olanakları en geniş olan eğitim kurumları olduğu için öğretmenlik mesleği Cumhuriyetin ilk yıllarından 1960''lı yılların sonlarına kadar özellikle köy çocuklarının okuması için en önemli seçenek olmuştur. Bu okullarda yetişen öğretmen adaylarına Cumhuriyetle çatışan hiçbir ideoloji ve tarikat gölgesine yer verilmeyen bir yatılı okul ortamında verilen eğitimle, Atatürk ilkeleri ve Cumhuriyetin erdemleri işlenmiş, yurtseverlik duygusu aşılanmış, tüm zamanlarını öğrencilerine ayıran seçkin öğretmenlerin denetiminde eğitim görmüşlerdir.
***
Köy enstitülerinin kapatılmasıyla, ilk öğretmen okulları giderek köylü tabanını kaybetmiş, Demirel''in 1965 yılında başlayan iktidarında, öğretmen yetiştiren okullarda kadrolaşmayla birlikte günlük siyasetin etkisi de giderek artmıştır. 1973 yılında çıkarılan Millî Eğitim Temel Kanunu gereği, öğretmenlerin yükseköğretimde yetiştirilmeleri adına lise dengi ilk öğretmen okulları 1974 yılında kapatılıp iki yıllık eğitim enstitülerine dönüştürülmüştür. Giderek gelişen ve yıldızı parlayan Yüksek Öğretmen Okulu, 12 Haziran 1946 tarihinde çıkarılan üniversiteler yasasının, öğretim üyelerinin dışarıda görev almasını yasaklaması ile okulda eğitimin niteliğinin artmasında önemli rolü bulunan akademik kadronun okulla ilişkisi kesilmiştir.
Gelişen olumsuzluklar sonunda iki yıl kapalı kalan Yüksek Öğretmen Okulu, 1 Mart 1951''de, Çapa''daki binada eğitime yeniden başlamıştır. 3 Temmuz 1959 tarih ve 209 Sayılı Talim Terbiye Kurulu Kararı ile de Ankara Yüksek Öğretmen Okulu fiilen açılmış, Yüksek Öğretmenlilere üniversitede okuma fırsatı verilmiştir. Yüksek Öğretmen Okulu öğrencileri lisans derslerini bulundukları illerdeki üniversitelerden alarak üniversite mezunu sayılmış lisans üstü eğitim olanaklarına kavuşup yüksek lisans ve doktora yaparak akademik unvanlar almışlardır. 1930''da Gazi Eğitim Enstitüsü''nün açılmasından sonra aynı statü ile Erzurum, Trabzon, Diyarbakır, İzmir, Samsun gibi illerde ortaokul öğretmeni yetiştirmek için açılan iki yıllık Eğitim Enstitüleri 1967''de üç yıla çıkarılıp Türkçe, Sosyal Bilimler, Matematik, Fen Bilimleri gibi branşlaştırılmıştır.
***
12 Eylül 1980 darbesi sonrasında, 1982 yılında uygulamaya konan 2547 sayılı YÖK yasası ile öğretmen yetiştirme görevi millî Eğitim Bakanlığı''ndan alınıp üniversitelere verildiğinde kadrolarıyla birlikte Eğitim Enstitüleri, Eğitim Fakültelerine dönüştürülmüş, Eğitim Enstitülerindeki öğretmenlere lisans tamamlatılıp Öğretim Görevlisi unvanı verilmiş, Eğitim Enstitülerinde beş yıl görev yapmış olanlar yabancı dil barajından muaf tutularak Yüksek Lisans yapmış sayılıp Doktora derslerini almalarına gerek görülmeden seçtiği alanla ilgili bir Öğretim Üyesi danışmanlığında sadece tez hazırlamaları sonucu Öğretim Üyesi yapılarak Doçent ve Profesör olmalarına yol açılmıştır.
***
Türkiye''de her yıl 24 Kasım, Öğretmenler Günü olarak kutlanır. Bu, Atatürk Yılı ilan edilen 1981 yılında 12 Eylül Askerî İdaresi tarafından başlatılmış bir uygulamadır.
Atatürk''ün doğumunun 100. yılı olan 1981 senesinde Türkiye''de ilk kez kutlanan Öğretmenler Günü için bu tarihin belirlenmesinin nedeni de Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk''ün Millet Mektepleri''nin Başöğretmenliği görevini kabul ettiği tarihin 24 Kasım 1928 oluşudur. Bakanlar Kurulu, Mustafa Kemal Atatürk''e "Millet Mektepleri Başöğretmenliği" unvanını 11 Kasım 1928''de yaptığı toplantıda vermiş ve bu unvan, 24 Kasım''da Millet Mektepleri Talimatnamesi''nin yayımlanması ile resmîleşmiştir.
Atatürk''ün 100. doğum yıl dönümü olan 1981 yılında onun "başöğretmen" oluşunun yıl dönümlerinin ülke çapında Öğretmenler Günü olarak kutlanmasına karar verilmiş, 26 Şubat 1981''de Resmî Gazete''de yayımlanan "Öğretmenler Günü Kutlama Yönetmeliği" ile Öğretmenler Günü''nün amaçları, kutlama komitelerinin görev, yetki ve sorumlulukları ile kutlama gününe ilişkin esaslar belirlenmiştir.