Türkiye'de ayrımcılık algısı ve gerçeği
Üç gün sonra, kadına yönelik duyarlılıkların ve kadın hakları söylemlerinin arttığı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü... Dünya nüfusunun da ülkemiz nüfusunun da yarısı kadın ve kadınlar yıllar geçtikçe, eğitimin de sayesinde toplumda giderek daha fazla yer ediniyor; ancak nüfuslarının oldukça gerisinde bir oranla...
Öncelikle şunu bilmek gerekiyor ki; farkındalık olmadan çözüm bulunamaz. Tıpta, doğru tedaviye başlamadan önce doğru teşhisin gerekmesi gibi; toplumsal sorunlarda da çözüm için teşhis önemli.
Türkiye'de ayrımcılık algısı
AB Türkiye Delegasyonu desteğiyle Karadeniz Kadın Dayanışma Derneği, Sosyal Kültürel Yaşamı Geliştirme Derneği ve Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ortaklığıyla yürütülen bir proje kapsamında ayrımcılık algısını araştıran "Türkiye'de Ayrımcılık Algısı" raporuna göre; Türkiye'de insanların yüzde 41.64'ü hiçbir zaman "kadına ayrımcılık yapılmıyor" diyor.
Kadına yönelik ayrımcılığın "nadiren" yapıldığını düşünenlerin oranı yüzde 10.15; "bazen" yapıldığını düşünenlerin oranı yüzde 15.13...
"Kadına yönelik ayrımcılık 'çoğunlukla' yapılıyor" diyenler yüzde 11.56 oranında iken; "'her zaman' yapılıyor" diyenler yüzde 21.52 oranında...
Raporun ortaya çıkardığı ilginç bir diğer bilgi ise, lise ve üniversite düzeyinde eğitim alanlarda ayrımcılığın yaygınlığına dair algı daha fazla! Eğitim düzeyi düştükçe, ayrımcılığın yaygın olmadığı kanaati artıyor.
Ayrımcılığın önüne geçmek için farkındalık, farkındalık sağlamak için de bilgi gerekiyor...
Cinsiyet eşitliğinde uçurum
Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) ilki 2006'da yayınlanan raporu ile "2018 Cinsiyet Eşitliği Uçurumu" raporu kıyaslandığında, şu an ki gelişme hızıyla devam ederse, cinsiyet eşitliğindeki uçurumun kapanması için 217 yıl gerektiği tahmin ediliyor!
Bu raporda değerlendirme dört temel kategoride yapılıyor... İlk kategori, işgücüne katılım oranı, ücret eşitliği gibi alt başlıkları değerlendiren "ekonomiye katılım ve fırsat"; ikinci kategori, okuryazarlık oranlarını değerlendiren "eğitime katılım"; üçüncü kategori, beklenen sağlıklı ömür değerlerini inceleyen "sağlık ve sağ kalım"; son kategori ise, kadın milletvekili, bakan ve devlet başkanı oranlarını değerlendiren "siyasi güçlenme" kategorisi.
Tüm bu kategoriler altında "144 ülke" arasında yapılan değerlendirmelerde ise; İzlanda, Norveç, İsveç, Finlandiya, Nikaragua, Ruanda, Yeni Zelanda, Filipinler, İrlanda ve Namibya sırayla listenin ilk onunda yer alıyor.
İsrail 46'ncı, Tunus 119'uncu, Birleşik Arap Emirlikleri 121'inci, Cezayir 128'inci, Kuveyt 126'ncı, Katar 127'nci sırada...
2006 yılındaki ilk raporda 105'inci sırada yer alan Türkiye'nin söz konusu listedeki yeri, 130'uncu sıra!
Alt kategorilerden özellikle ekonomiye katılım ve siyasi güçlenmede oldukça gerilerde yer alıyoruz. Kadınların iş gücüne katılımında 131'inci, siyasete katılımında ise 113'üncü sıradayız!
Bugün Türkiye'de kadının "iş gücüne katılım" oranı yüzde 33. Yani, her 100 kadından yalnızca 33'ü iş gücüne dahil. Erkeklerde ise bu oran yüzde 72! Mevcut "istihdam" oranına baktığımızda ise kadınların istihdam oranının yüzde 28 olduğu görülüyor! Gelişmiş ülkelerde ise kadının çalışma oranı yüzde 66! İran'da dahi kadınların iş gücüne katılım oranı yüzde 35!
Türkiye'de aynı iş için çalışan bir kadın, erkeğe göre ortalama yüzde 20 daha az maaş alıyor. Tüm dünyada aşılamayan bu sorunda ücret farkı, Avrupa'da yüzde 16, dünyada yüzde 23 oranında.
Cinsiyet eşitsizliği kuşkusuz çağımızın en büyük toplumsal sorunu... Türkiye gibi gelişmede bir ileri iki geri giden ülkelerde ise bu sorun, kadın olmayı iyice zorlaştırıyor... Ülkemizde basına yansıyan bilgilere göre geçen yıl 255 kadın kocası/babası/ağabeyi tarafından öldürüldü. 380 kadın şiddet gördü. 61 kadın tecavüze uğradı. Bunlar, yalnızca basına yansıyan rakamlar...
Hâlâ farkında değil miyiz? Şu kısacık yazıda bile, teşhisi yapmadık mı? Tedavi için en az 200 yıl daha mı bekleyeceğiz?..
Günün Sözü:
"Kadınlar erkeklerle birlikte yürümedikçe hiçbir millet zafere ulaşamaz. Kadınları bir mahpus gibi dört duvardan ibaret bir evin içerisine mahkûm etmek insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Bizim kadınlarımıza layık gördüğümüz bu cezadan daha büyük bir ceza hiçbir ceza kanununda bulunamaz." Muhammed Ali Cinnah