Türkiye Yüzyılı mı, Türk Yüzyılı mı?

Recep T. Erdoğan''ın "Türkiye Yüzyılı" sözü beni düşündürdü. Süleyman Demirel olsun, Turgut Özal olsun, bütün Türkleri kaplayan sözler ederlerdi. Meselâ; Turgut Özal, "21. asır Türk asrı olacak", Süleyman Demirel, bütün Türkleri kastederek "Adriyatik''ten Çin Seddi''ne kadar" derdi.

Süleyman Demirel, başbakan olarak 19-29 Eylül 1967 tarihleri arasında, gazeteciler dâhil, 100 kişilik ekiple Sovyetler Birliği''ne gitti. (Gazetecileri uçağına alırken, benim adamım seçimi yapmadı.) 10 günlük gezide Moskova, Leningrad, Kiev, Taşkent ve Bakü''ye uğradı. Demirel''in kabinesinin bakanlarından Mehmet Turgut dâhil, birçok gazeteci gezinin kitabını yayınladı.

Demirel, Sovyetler dağıldıktan sonra, 1992''de, "Turancı" Alparslan Türkeş''i de davet ederek Türk ülkelerini dolaştı. (Hulusi Turgut bütün bu gezileri ele alan 3 ciltlik "Adriyatik''ten Çin Seddi''ne Avrasya ve Demirel" kitabını yayınladı.)

Turgut Özal da cumhurbaşkanıyken, 1993''te, 12 günlük Orta Asya gezisine çıkacak, ardından hayatını kaybedecekti.

Milliyet gazetesi, 1998''de, "10 yıl sonra Orta Asya" başlığıyla bir dizi yayınlamış, sonra Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel''in görüşleri alınmıştı. Demirel''in şu sözlerini Saray Erkânı bir tarafa not etmeli:

"Türkiye, Avrasya meselesini dış politikanın en önemli meselelerinden biri yapmıştır. 150 sene sonra bu ülkelerin bağımsızlıklarını kazanması bizim için fevkalade büyük önem taşır. Bir büyük Türk dünyası vardır. Gerçi siz, Orta Asya ülkelerinin bunun çok farkında olmadığını düşünüyorsunuz. Bugün için böyle olabilir. Türk dünyası vardır ama, bir hayli aşındırılmıştır. Herkes durup düşünmek zorundadır, kimim, nereden gelip nereye gidiyorum. Kendileri de yavaş yavaş bunu konuşmaya başladılar. Siz Kazaklar, bu Türki kimliğini pek kabul etmiyorlar diyorsunuz. Ona itiraz etmiyorum, bilinç zaafını kabul ediyorum. İşte biz, bunu gidermek istiyoruz. Türki denen kültür ve medeniyet kendisini Fars, Arap, Slav ve Çin kültürlerinin arasında bulmuş. Çok sıkıştırılmış, orasından burasından itilmiş. Ama herkes düşünüyor: Orhun Kitabeleri''nde yazılı olan Türk kim? Anadolu''daki insanlar kendilerine Türk diyor. İyi ama, Orhun''la Anadolu arasında 10 bin kilometre mesafe var. O zaman, Dedem Korkut kim? Manas Destanı, Ergenekon ne? Hoca Ahmet Yesevi kim? O zaman adam düşünmeye başlıyor, demek ki bir iç içelik var, ortak bir kültür imparatorluğu var."

Demirel, Orta Asya planını dört maddede özetliyor:

"1) Kardeş cumhuriyetlerin uzun yıllar sonra kazandıkları bağımsızlıkları korunmalı ve güçlendirilmeli, artık geri döndürülemeyecek bir vakıa haline gelmelidir. Bu ülkelerin demokratik, laik, piyasa ekonomisine dayalı kalkınma modeli benimseyerek dünya ile her alanda bütünleşmeleri için Türkiye her türlü siyasi, ekonomik ve teknik desteği sağlamalıdır.

2) Bu ülkeler Türkiye üzerinden alternatif iletişim ve ulaşım yollarıyla dünyaya açılabilme imkânına kavuşturulmalıdır.

3) Eğitim ve kültür alanında kardeş ülkelerle Türkiye arasında, ortak tarih ve kültür birikimi zemininde somut iş birliği mekanizmaları oluşturulmalıdır.

4) Bu coğrafyada bulunan ve uzak olmayan bir gelecekte yerüstüne çıkarılacak olan yeni enerji kaynaklarının dünya pazarlarına Türkiye üzerinden ulaştırılabilmesi, bu ülkelerin ekonomik bakımdan dünya ile bütünleşmeleri bakımından olduğu kadar, bağımsızlıklarının güçlendirilmesi bakımından da elzemdir." ("Demirel''in Orta Asya Planı", Milliyet, 27.07.1998)

Ayrıca "Süleyman Demirel''in Orta Asya Politikası 1991-2000)" başlık doktora tezi de yazılmıştır. (İlker Limon, danışman: Prof. Dr. Fahri Türk)

R. T. Erdoğan''ın "Türkiye''nin Yüzyılı Vizyonu" konuşmasında teşekkür ettiği liderlerden Alparslan Türkeş''in, Türk dünyası için söylediği şu sözleri de hatırlatmakta fayda var:

"Türk cumhuriyetlerini tanıma, onlarla ilişkilerimizi geliştirme meselesini, "Bir Turan İmparatorluğu kurulacak" şeklinde propagandaların yapılmasına meydan ve imkân vermeyecek şekilde düzenlemek ve planlamak zorundayız. Şimdiden Türkiyemizin karşısında olan birçok devlet, bu şekildeki propagandalarla dünya kamuoyunda aleyhimize tesirler yapma çabası içindedirler. O bakımdan, Türkiyemizin, insan haklarını geliştirmek, barış ve dostluk içinde karşılıklı saygıya dayanan dostluklar kurmak, ekonomik, kültürel münasebetler geliştirmek gayesiyle dış politikasını tanzim ettiği her zaman vurgulanmalı ve dünya kamuoyuna da anlatılmalıdır."

Birileri "Türk" deyince cırtlak ses çıkarıyorlar, "Sadece Türkler mi var… İşte şu etnisite, şu ırk, şu azınlık, bu topraklarda yaşıyor. Onları da saymalısınız." diyorlar. Ayrıştırmayı neredeyse aşiretlere kadar indirecekler. Yeter ki, "Türk" denmesin. Bu cehalet değil; kasıt. Onlar emperyalistlerin oyuncakları.

Parçala yut politikalarının kalemleri emperyalistlerin kucağında pışpışlanırlarken, mamaları da eksik olmaz. Emperyalistlerin görünen yüzlerinin beslemelerinin internet sitelerine bakın... Hepsi ayrıştırıcıdır. Yoksa cukkalanabilirler mi?!

Bu topraklarda yaşayan herkes ister istemez "Türk" çatkısı altında toplanmıştır. Herkesin soyu, dili kendinedir. Bir yerde bütünleşmek gerekiyor. Osmanlı''da devlet dili neydi? Türkçe değil miydi? Kutsadıkları II. Abdülhamit, 1877''de ilk Meclis-i Mebusân''ı açtığında, mebuslar için Türkçe konuşmalarını şart koşmuştu. Meclis Başkanı Ahmet Vefik Paşa idi. İtirazlara karşı Türkçe bilmeyenler için: "Önlerinde dört yıl var. Oturup Türkçe öğrensinler" dediği kayıtlarda yer alır.

Osmanlı''yı halîta görürsünüz ama merkezde "Türk" vardır.

"Türk"ten hazer edenlerin vizyonu bize ne verebilir?

Yazarın Diğer Yazıları