Türkiye kazanmadı iktidar kazandı
Aylardır ABD-Türkiye ilişkilerinin nasıl olacağını konuşuyoruz. En nihayetinde Biden ile Erdoğan bir araya geldi. Bir saat kadar ön görüşme yapıldıktan sonra gerisi heyetler arası görüşmelere bırakıldı.
Ne çıktı ortaya?
Hiç!
Evet, şaşırmayın. Ortaya Türkiye için bir hiç çıktı. AKP iktidarı ve Erdoğan için ise gerilimi düşüren psikolojik bir rahatlama çıktı.
Yani?
Yani ABD, Türkiye''ye hiçbir şey vermedi ama AKP iktidarına ve elbette onun lideri olan Erdoğan''a "birlikte yürümeye devam" mesajı verdi.
Peki, Türkiye devlet olarak ne kazandı, ne kayıp etti?
Birincisi, ABD-Türkiye arasında en temel sorunlardan biri F35 uçaklarıydı.
ABD, parasını verdiğimiz uçakları bize vereceğini söylemedi. Türkiye devletinin parası Amerikalıların kasasında. Uçakları vermiyorlar, tamam ama ödediğimiz parayı neden geri vermiyorlar? Dolayısı ile Türkiye iktidar olarak değil ama devlet olarak ve elbette millet olarak zararda.
İkincisi, S-400 hava savunma sistemlerinin aktif edilmesi idi. ABD bu konuda "Caatsa" olarak bilinen cezalandırma yöntemini devreye sokmuştu. "Kaldırdım" demedi. Türkiye de eski kararında ısrarcı olmadı. Dolayısı ile Türkiye bu konuda açıklama yapmasa da geri adım attı. Büyük ihtimalle S-400''leri aktive etmeyecek.
Üçüncüsü, Türkiye devletinden toprak koparmaya kadar varacak PKK/PYD silahlı terör örgütüyle ilgili taraflar bizi memnun edecek bir açıklama yapmadı. Meseleyi sürüncemeye bıraktılar. Kısaca eski tas eski hamam. ABD, eskiden olduğu gibi Suriye''de bir Kürt devletçiğini planladığı gibi uygulamaya devam edecek, Türkiye''de karşı çıkmaya devam edecek. Eski mevcut durum sürüyor. Bu durumda Erdoğan-Biden görüşmesinden Türk devleti lehine bir sonuç çıkmamış oluyor.
Dördüncüsü, Biden 24 Nisan''da "Ermeni soykırımını tanıyoruz" demişti. Türkiye açısından hem tarihsel ve hem de uluslararası ilişkiler bakımından önemli bir konuydu. Erdoğan''ın toplantı sonrası yaptığı "Hamdolsun hiç gündeme gelmedi" şeklindeki açıklamasından anlıyoruz ki, ABD konuyu masaya getirmemiş ve dolayısı ile de geri adım atmamıştır. Türk tarafı ise ABD''nin gündeme getirmemesini bir "şükür, minnet, hamd" meselesi olarak görmüştür.
Hâlbuki soykırım meselesi bir "hamd" meselesi değil, Türkiye açısından bir kayıptır. Tam tersi olmalıydı. ABD masaya getirmiyorsa Türkiye getirmeli ve tarihsel belgeleri de ortaya koyarak, ABD''ye yaptığı kasıtlı politikanın nedenini göstermeliydi.
Beşinci olarak şunu söyleyebiliriz: NATO bağlamında Türkiye''nin, ABD ve diğer Batılı ülkelerin jandarması olarak görülmeğe devam ettiği, bu yönüyle "kullanışlı ülke veya güç" olarak görüldüğü bir kere daha tescillenmiştir. Türkiye''ye Afganistan görevi verilmesi bunun sonuçlarından biridir.
Altı, Irak bölgesinde ABD, Türkiye''nin lehine olacak hiçbir taahhütte bulunmamıştır. Bu da demektir ki eski statü devam edecek. Hatırlanırsa ABD, Irak''ta Türkiye''yi önleyici bir çabanın içindedir. Bir taraftan PKK''ya karşıyım derken öte taraftan PKK''nın Suriye''deki gücü olan PYD''yi silahlandırmakla kalmayıp Irak üzerinden lojistik ihtiyaçlarını karşılamakta, oradan gelecek Türkiye tehdidinin önünü kesmeye çalışmaktadır.
Sonuç olarak; NATO zirvesinde Türkiye Devletinin çıkarlarına hizmet eden somut bir anlaşma ortaya çıkmamış ancak AKP iktidarının devamından rahatsız olmayan bir ABD politikasının varlığı dikkatlerden kaçmamıştır. Bu da demektir ki, Türkiye''de öteden beri var olan ve zaman zaman basına da yansıyan "ABD ve Batı Erdoğan''ı istemiyor" görüşü bir safsatadan ibaretmiş.
Şimdilik görünen manzara bu. İlerleyen süreçte gelişmelere bakacağız.