Türkiye etkisiz eleman
En sonunda olacağı buydu. “Sıfır sorun, tam zamanlı ilişkiler, kazan kazan, statüko, mitatüko” derken olacağı buydu.
Oldu.
Türkiye artık etkisiz eleman.
Uluslararası siyasetin hiç bir yerinde etkisi kalmadı. Bir zamanlar efelendiği Suriye karşısında ise ortaya net bir tavır koyamadı; net bir sonuç açıklayamadı.
Seninki tutmuş halen daha Suriye’de rejimi savunanlar, diyor. Yandaşları, “Ben anlamıyorum. Türkiye’deki ulusalcılar gerçekten demokrasiden yana mı yoksa Baas yönetiminden yana mı” diye saptırıyor.
Dinleyenler ve okuyanlar da sanacak ki, Erdoğan Hükümeti ve bağlı basın kuruluşlarının derdi, Suriye’deki rejim.
Varsa yoksa demokrasi.
Suriye’de konu rejim değil ki. Mesele eğer rejim ise başta 10 milyar dolar aldığınız Suudi Arabistan olmak üzere, Katar’ı ve diğerlerini toptan hedef almanız gerekir. Paralılar da zorba.
Sonra dünyada baskıcı rejimle yönetilen tek ülke Suriye değil ki.
Bütün ülkelerin rejimlerini biz mi düzelteceğiz?
Hatırlayın, biz Irak’a giren ABD’nin asıl amacının demokrasi olmadığını söylemiştik. İşte yanılmadığımızın resmi, gün gibi ortada.
Bak; Irak, ABD müdahalesi öncesinde ne idi sonrasında ne hale geldi?
Şimdi Suriye için aynı şey olacak.
Elbette tüm milliyetçiler, demokrasi taraftarları ve Atatürk severler, Suriye halkının insani bir yönetim tarafından idare edilmesini istiyor. Bunu neden istemeyelim? Demokrasi, dağıtıldıkça azalan bir mal değil ki, hep bizde kalsın deyip de başkalarına vermekten kaçınalım.
Erdoğan hükümetinin destekçileri, basındaki muhalefeti irdelemek yerine, kendilerine benzemedikleri için suçlamayı tercih ediyorlar.
Irak konusundan, Mısır’dan ve en çirkini Libya’daki değişimlerden ders almıyorlar. Bu ülkelerin ekonomik kaynakları, iç huzurları, toplumsal başarıları arttı mı?
Suriye konusunu, gözü komşusunun karısında olan bir köy ağasına benzetiyorum. Ağanın asıl amacı zorba koca elinde olduğu söylenen kadını elde etmek. Bunun için akraba aileye diyor ki: “Bak seninki ne kadar zalim. Orada çoluk çocuk her gün zorbalıktan inim inim inliyor. Bu acıya bir son verelim. Ben senin arkandayım”.
Akraba aile, komşu ailenin ortamına girecek. Ağa’nın arkasında olduğunun bilinciyle kötü ortama son verecek, sonra ağa gelip istediğini alacak. Seninki yaptığı ile kalacak ve bir de övünecek.
Amerikan ağalığının Orta Doğu’da fink atmasının Türkiye’ye bir faydası olmadığını hep söyledik, yazdık ve yazıyoruz.
Evet, Suriye’de tek partili baskıcı bir rejim var. Doğrudur. Tıpkı komşu aile gibi kendi içinde kavgalı olduğu da doğrudur. Ancak, tüm kavgaların çözümü için önerilen yol, sonunda ağanın çıkarınadır. Dolayısı ile biz, ağanın çıkarı için kendi komşumuzun iç işlerine bu bağlamda istemeyerek uzak durmayı tercih ediyoruz.
Dünya ağasının kâhyasıymış gibi davranan ülke yöneticilerinin, süreç sonunda elde edilecek kazancın kime yarayacağını bilmemize sevinmeleri gerekirken, ağaya yaranma adına bağırıp çağırmaları oldukça şaşırtıcıdır. Hele gelişmeleri göremeyen yandaş kalemşörlerin tutumu ise çok daha ilginçtir. Onlar kâhyanın kâhyası olma rolünü sürdürmeyi başarı sayıyorlar.
İşte gelinen nokta. Sıfır sorundan tam soruna, oradan da düşürülen uçak ve karşılığında etkisiz eleman haline getirilen bir ülke. Bu mu başarı?