Türkiye bölünürken 30 Ağustos

30 Ağustos günlerindeyiz... Zaman Türk’ün aleyhine işlerken batılı yandaşlar cephesi hızla yol almaya devam ediyor.Tıpkı 1922’lerde olduğu gibi.
Hatırlayın lütfen.. 26 Ağustosta başlayan Büyük Taarruzla hem Batı ittifakını yenmiş ve hem de batının Türkiye içindeki yandaşlarını alt etmiştik. Zafer, uluslararası politik bakımdan dışta ve içte derin sonuçlar doğurmuştu.
Şimdi “zorba” diye nitelendirdikleri tekçi/monolitik yönetim yerine çoğunluğu merkeze alan cumhuriyeti kurmuştuk. Şimdi, herkesi halklara ve dini alt grupları ayırma peşinde olanların aksine, milli bütünlükçü, milli birlikçi, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir millet ve onun özgür devleti olan Türkiye Cumhuriyetini kurmuştuk.
Aradan yıllar geçti...
Milli Mücadele boyunca Mustafa Kemal’i sevmeyenler, onu vatanın kurtuluşu için geceli gündüzlü çalışmalar yaptığı sırada “idam” etmek için fetva verenler gittikçe güçlendi.
Bu Osmanlıcı-İslamcı-Padişahçı cephe, gelişme ve ilerlemeye paralel olarak aynı öfkeyi o günden bugüne taşımayı sürdürdü. Öyle ki derin bir iç muhalefet olarak Kuvayi milliye karşıtlığını İslami bir ideolojiye dönüştürdükten sonra dini olanla politik olanı içe geçirerek kara propagandaya dönüştürdüler.
Yine yıllar geçti..
Kuvvacıların asılması gerektiğine fetva veren, onları “akılsız” olarak niteleyen İskilipli Atıf Hoca gibilerin üye olduğu İslam Tealli, Kürt Tealli ve İngiliz Muhhipleri derneklerinin faaliyetlerini halktan saklayarak “Minyeli Abdullah” romanlarıyla, dipten dibe, alttan alta yeni kurulan Milli devlete karşı muhalif olmayı sürdürdüler. Demokrasiyi sevmediler ama demokrasinin nimetlerinden hep istifade ettiler.
Biz sağcı kesim inanmamıştık ama onların en kısa adı gerçekten irticaymış. İktidar olmasalardı asla bilemeyecektik. Çelişkilerini, yalanlarını, ikiyüzlülüklerini, kesinlikle bilemeyecektik. Vatanseverler, onların gerçek yüzünü uzun süre fark edemedi. Dini duygularımızı biliyorlardı. Allah’a olan bağlılığımızın farkındaydılar. Bizi pek çok konuda ikna etmeyi başardılar.
Dağıldık..
Televizyonlarına, gazetelerine, adına “yurt” ödedikleri propaganda ocaklarına yardımı sırf dinimiz yücelsin diye benimsedik.
Büyüyüp geliştiler.
Ekonomik dev haline geldiler.
Kurumlaştılar.
Ve bir baktık ki en zor günümüzde ne arkamızdalar ne de yanımızda. Biz sağa sola bakınırken meğer karşıya bakmayı unutmuşuz. Şaşkınlığımız geçtikten sonra bir de karşıya bakalım dedik. Ne gördük bilin bakalım? Bizim, masum sandıklarımızın hemen tamamı ABD destekçisi, BOP destekçisi,batı yandaşı. Tıpkı “tealli cemiyetlerinde” atalarının yaptığı gibi. Hiç değişmemişler.
Başka?
Bütün bunları başarmak için “Kur’an öğretiyoruz deyip” insanları zihinsel kölelere dönüştürdüler. Sürüleşenler artık geri dönemiyor. Çünkü eleştirel düşünme yerine dogmayı, yansıtıcı düşünme yerine tek merkezci düşünmeyi, yaratıcı düşünme yerine “hocamız buyuruyor ki” tarzı anlamayı öğrendiler. Böylece kitleleri düşünmez, irdelemez, analiz etmez, başkalarının aklına muhtaç, mutlaka üstün bir insani otoriteye ve onun buyruğuna inanan, her zaman her şeyi bilen tek kişiye mahkûm ettiler.
Böylece bir kısım Türkler, zihinsel kölelere dönüştü. Türkler sürüleşince şer güçler vatana sızdı. Öyle ki “Kurtuluş Savaşı hiç olmadı” diyenler bile çıktı. Mankurtlar, Felluce’de Müslümanların kanı dökülürken ve çocuk yaşındaki kızların ırzına geçirilirken sadece seyrettiler. Bön bön baktılar. Çünkü doğruyu bulacak mantık aradılar. O mantık otoritesinden ses çıkmayınca onlardan da tepki gelmedi. Irak bölündü, Suriye’de Müslümanlar birbirinin ciğerini söküp dişleyecek vahşete ulaştı. Libya darmadağın oldu, haçlı Türkiye’yi bölmek için PKK’yı yıllar yılı destekledi, şimdi 30 Ağustos’ta kurtardığımız vatanın bir bölümünü yutacak hale geldi ve halen daha bu “Müslüman (?)” arkadaşlar otoritenin iki dudağı arasından çıkacak hikmetli söz arıyor. Efendileri ise Haçlı dünyasını Suriye’ye saldırmak için çarı üstüne çağrı yapıyor.
İyi ki varsın Atatürk.

Yazarın Diğer Yazıları