Türkçemiz niye bozuk?
Dilimizi yozlaştırdılar. Nesiller birbirinden kopuk.
Hukukçuların Türkçesi dikkat çekiyor en çok.
"Hepimiz Ermeni'iz" grubu beni savcılığa şikâyet etmişti. Savcılık, "Davanın reddine" kararı, yarım sayfalık tek cümlede açıklamıştı. Aynı durumla İmralı duruşmalarında da karşılaşmıştım.
Şart mı, yarım sayfalık, bir sayfalık cümlelerle hüküm vermek?
Bölün cümleleri; anlaşılır olsun. Şöyle mi denmek istendi, böyle mi, diye insanlar tereddüde düşmesin.
Mahkeme, MHP'yi kongreye götürecek üç kişilik kayyım tayin etti. Mahkemenin kararı elimde: Upuzun tek cümle. İmlâ hak getire... Aynen aşağıya alıyorum:
"Davanın kabulü ile olağanüstü kongre çağrısı yapmak üzere 3 üyenin görevlendirilmesi talebinin kabulü ile açılış ve yoklama, kongre divan heyetinin seçimi, saygı duruşu ve istiklal marşının okunması, genel başkanın açılış konuşması, Milliyetçi Hareket Partisinin tüzüğünün 63. Maddesinin 4. Fırkasının bu toplantıda büyük kongre delegelerinin en az 20'de 1'nin teklif ile gündemdeki sıranın değiştirilmesi veya bir konunun gündeme alınması talep edilebilir olağanüstü toplantılarda genel başkan merkez yönetim kurulu ve merkez disiplin kurulu seçimi yapılabilir şeklindeki teklifini görüşüp ve karara bağlamak üzere belirtilen gündem doğrultusunda tüzük değişikliği amacıyla toplantı çağrısı yapmak üzere Ayhan Erel, Ali Sağır ve Mehmet Bilgiç'in görevlendirilmelerine."
Neticede bu uzun cümleden, olağanüstü tüzük kurultayının yapılacağını, bunun için üç kişinin görevlendirildiğini anlıyoruz. Anlıyoruz ama cümlenin sonuna gelene kadar afakanlar basıyor. (Hâkimlerimiz alınmasınlar. Hocaları ne yaptıysa, onlar da aynısını yapıyorlar.)
Bir "önüne yatma" tartışmasıdır gidiyor. "Önüne yatma"nın hiçbir kötü anlamı olmadığını söyleyeyim önce. Kastedilen argo deyim farklı. Bazı yazarlar dün yazmışlar. O çirkinliğe girmeyeceğim. Önüne yatmak: Engellemek istemek; kötülüğü önlemek yanında, geçit vermemek, hizmetinde olmak...
Türk Dil Kurumu Başkanı'na da sorsanız vereceği cevap aşağı yukarı benimle aynıdır. AKP'lilerin neden böyle şıltak koyurduklarını anlayamadım.
Yeni anayasa yazılacakmış. Anayasanın dili hukukçulara bırakılmamalıdır. "Yandaş" tabir edilen, edebiyatçı yazarlar, meselenin üzerine gitmelidir, diyeceğim ama "yandaş yazarlar" komplekslidirler. "Uydurukça"ya, Nurullah Ataç gibi cümle kurmaya heveslidirler. "Entel-liberal-sol"da itibar göreceklerini sanırlar. Bilmiyorum, onlara yeni anayasanın dilini havale etmekle iyi mi ettim, kötü mü?!
Kubbealtı Akademi, dil kaidelerine dair -ileride ayrıntılı bahsedeceğim- bir kitap yayınladı: "Türkçeyi Doğru ve Güzel Konuşma Kılavuzu" (Galip Çakır). Herkese lâzım. Yalnız Kubbealtı, hemzeleri, ayınları, uzatmaları, düzeltmeleri göstermede aşırıya gidiyor. Aşırılığı bu kitapta da gördüm. Şerh koyarak kitabı tavsiye ediyorum. Gereksiz işaretler okumayı zorlaştırıyor.
Aynı müessesede çıkan Yahya Kemal'in kitapları meselâ. Liselileri, hatta üniversitelileri Yahya Kemal'den soğutur! Dergâh'ı, dolayısıyla onun yazılarını günümüz imlâsıyla yeni harflere aktardığımızı hatırlatayım. Aynı yazılar kitaplarında da var. Hangisi rahat okunur?!