‘Türk milletimizin başı sağolsun!’

üreğimizde hüzne yer kalmadı... Gözlerimizde öfke çakmak çakmak...
Bu kaçıncı?
Beklenmeyen yerden vurdular... Kastamonu’da Ilgaz Dağlarının eteklerinde Başbakan’ın konvoyuna saldırdılar. Bir polisimizin şehit...
Bu cür’eti kimden alıyorlar?
“PKK açılımı” nın nereye vardığını artık anlayın...
A. Öcalan’la masaya oturduğunuz an bu iş bitmişti zaten... Siz, İmralı’ya gidip: “Gel Abdullah şu işi çözelim; sana da bir şeyler veririz...” dedikçe, “dostunuz” havalandı.
Son talimatını biliyorsunuz...
“Tunus gibi, Libya gibi, Suriye gibi yapın... Sokaklara dökülün.”
Ardından klasik lâfını söylüyor: “Bu halkı ben tutamam. Aradan çekiliyorum!”
Sevsinler senin aradan çekilmeni...
PKK ve siyasî uzantıları mesajı aldılar... Karargâh kurdukları Diyarbakır’da, seçim çalışmalarını bile bir tarafa bırakıp toplantı üzerine toplantı yapıyorlar.
“Sivil itaatsizlik” dedikleri başkaldırının yeni merhalesini belirliyorlar...
Silâhlı gruplar Türkiye’nin bölünme hattını genişletebilmek için Anadolu’nun içlerine kadar giriyorlar.
Neden yukarıda Kastamonu’da, aşağıda Hatay’da silâh patlatıyorlar?
Bu bir strateji gereği... Kim ne derse desin, Kandil, hedefinden bir santim sapmamıştır. “Halkların kardeşliği” , “demokratik özerklik” ve hatta “federasyon” ... Hepsi palavra... 30 yılı aşkın ücadelenin ardından, artık hedefe yaklaştığını görüyor.
Gaflet devam ettikçe fiilen Türkiye bölünecek... Gerisi bir fiskeye kalmış.
Şöyle geriye dönüp bir bakın... Nereden nereye geldik... PKK’nın istekleri bir bir hayata geçirmedi mi?

***


Yüreğimizde hüzne yer kalmadı... Gözlerimizde öfke çakmak çakmak...
Başbakan Recep T. Erdoğan, Ilgaz Dağı eteklerindeki saldırıyı Amasya’da öğreniyor... Halkın karşısında gürlüyor:
“Türkiye’yi böldürmeyeceğiz!”
Polis şehidimiz için başsağlığı diliyor:
“Türk milletimizin başı sağ olsun!”
Recep T. Erdoğan’ın ağzında “Türk milleti” sözü ne kadar iğreti duruyor...
Bu konuşmasını dikkatle dinlemiştim... Çünkü, Başbakan bu sıralar, “Kürt sorunu yok” , diyerek “PKK açılımı” nın omurgasını oynattı.
(Bir diğer açılımı biliyorsunuz: “Ermenistan açılımı”. ABD’nin nezaretinde İsviçre’de Ermenistan’la “açılım” antlaşması imzalamış, Türkiye ve Azerbaycan ayağa kalkmıştı. Şimdi ise Iğdır’da, “Karabağ meselesi halledilmeden Ermenistan’la hiçbir antlaşma yok” diyor, “Ermenistan açılımı” nın da omurgasını oynatıyor!)
Hâlbuki herkes mantık yürütüyor, “PKK açılımı” nın nereye varacağını bir bir sayıyor, Başbakan ve etrafı, yardakçı yazarları tınmıyor, bildiklerini okuyorlardı...
“Ermenistan açılımı” nın yanlışlığı bir bir anlatılıyor, “Suyu tersine akıtamazsınız” deniyor, yine aynı kadro inatla Taşnakçılık oynuyordu...
Ne değişti?
Dudaklarında iğreti de dursa “Türk milletimiz” demiştir.
Alışacak alışacak...
Şimdi milletvekili yapmak için listeye koyduğu danışmanı Yalçın Akdoğan ta kaç yıl önce “Türk lafını kullanmayalım, başkaları güceniyor” mealinde lâflar etmişti. (Yalçın Akdoğan herhâlde İbn Haldun’u okumamış... İbn Haldun ki, devasa eserinde bütün delillerini sıraladıktan sonra bir de döner Kur’ân-ı Kerîm’e ve sahih hadise bakar. Y. Akdoğan devlet kuran “asabiyet” in önemini kavrasaydı, “Türk lafı” diyerek Türk milletini tahkir etmezdi; hâliyle Recep T. Erdoğan’ı yanıltıp ne manaya geldiği belirsiz “Türkiyeliliğe” , “anayasa vatandaşlığı” na yöneltmezdi.)
Dönüm noktasındayız... Her zaman söylerim, saflar belirginleştirilsin.. Kıvırmayacaksın, ya PKK’dan yana olduğunu söyleyecek, ya da karşısında olduğunu...
Artık yüreğimiz bu kadar hüznü kaldırmıyor.

Yazarın Diğer Yazıları