TSK'ya operasyonun sonucu Uludere mi?
Hükümet kanadında Uludere meselesi yüzünden bir çatlak ortaya çıktığı doğrudur. Çatlak, AKP’nin askere yönelik operasyonları ile, parti içi iktidar kavgasından kaynaklanıyor. Ancak kavganın boyutlarının karpuzu çatlatıp çatlatmayacağı da bellidir.
Karpuz kırılmaz.
Peki, ne olur?
Çatlayacak yerler belirlenmiş olur.
AKP parti iktidarında cemaat mi, Milli görüş mü egemen olacak?
Kısacası sarayı kim yönetecek? İşte esas mesele budur.
Hatırlayınız lütfen.
Başbakan ameliyat olduğu gün ne kadar ömrü kaldığına dair haberler çıkmış ve yine aynı konu konuşulmuştu.
Bugünkü durum, o günlerden kalan izin dipten dibe sürdüğünün göstergesidir.
AKP içindeki Genel Başkan ile Genel Başkan Yardımcısı’nın açıklamalarındaki tezadın bir boyutunda acaba etnisite ayrımı da var mı? Yani tartışmanın dip dalgaları arasında parti içi Kürt gruplaşmasından kaynaklanan yapı var mı, bunu henüz bilmiyoruz.
İçişleri Bakanı’nın sözlerinin bir facia gibi gösterilmesinin abartıldığını söyleyenler var. Mesela, İdris Naim Şahin, o TV kanalındaki açıklamalarından Uludere olayında sorumluluğun Hava Kuvvetleri’nde olduğunu söyledi. Bunun neresi yanlış? Hatta bunun neresi TSK’ya yönelik bir suçlama? Uçaklar Türkiye’nin olduğuna göre emri de Türkiye’den birileri vermiş olur. Bakan hiç açıklama yapmasa bile ortalama zekâya sahip herkes bu sonuca ulaşabilir.
Burada esas mesele TSK’nın durumudur. Askere yönelik operasyonların bizi getirdiği noktadır asıl olan. Yüksek sesle soralım: Asker neden böyle bir karar verdi? Komuta kademesini kim sekteye uğrattı? Kim terfileri zamanında yapmadı? Kim, hiyerarşik zinciri bozdu da en yenileri iş başına getirdi?
Kim?
Hava Kuvvetleri’nde Heronlara bakıp karar veren tecrübeli bir paşaydı. Babası emekli savcıydı. Birkaç yıl evvel rahmetli oldu.
Bu subay, terfi ettirilmeyerek erkenden emekli edildi.
Dahası da var: Halen birçok tecrübeli subay cezaevinde tutuklu durumda.
Kimse bunları konuşmuyor, tartışmıyor; gidip “Bakan ne dedi? Niye dedi? Nasıl böyle söyler? Öyle denir mi? Hükümeti zora soktu...” gibi laflar ediyor.
Hükümet en başından zorda ve suçlu.
Hükümet siyasal yargılamalar ve tutuklamalarla TSK’nın yol haritasını ters yüz etmedi mi?
Komuta kademesini değiştirmedi mi?
Hiyerarşik ilerleyişini bozmadı mı?
Hiçbir şey olmamış gibi olayın ortasından başlayarak şimdi de tutmuşlar hep bir ağızdan kendi bakanlarını suçluyorlar. Önce yaptıklarına bakın kardeşim. Kendi yaptıklarınızı sorgulayın.
Daha dün Amerikan basınında “bilgiyi biz verdik” dediler. Bizimkiler hemen karşı çıktı; “Amerika’yla aramızı bozmak istiyorlar.”
Kardeşim, siz kimden ve neden yanasınız?
Olayı “açıklayın” diyoruz ses yok...
“Kim yaptı, nasıl oldu;” diyoruz çıt yok...
Desenize “Biz TSK’nın içini boşaltmak için elimizden geleni yapıyoruz. Ordunun doğal yürüyüşünü bozduk. Sonra işler umduğumuz gibi gitmedi sarpa sardı. Amerika ile dostluk adına 30 yıldır aynı nutku dinledik, onlardan ’Türkiye’nin yanındayız. PKK bir terör örgütüdür. Terörle mücadelede uluslararası işbirliğini sürdüreceğiz’ açıklamasının dışında nitelikli bir söz duymadık... Hatta sonuncu olayı da ilave ederek ” şimdi birbirimizi yemeye başladık “ diye de ilave etsenize.
İdris Naim Şahin ne demiş miş. Siz ne dediğini bırakın.
Söylediği yere odaklanın ve ne yaptıklarınıza bakın.