Toplumu Hz. Peygamberle aldatanlar
Geldiğimiz noktaya bakınız. Türkiye’de Türk Milliyetçiliğini ayakları altına alma cesareti gösteren bir Başbakan var ve bu kişi Türkiye’de Türkleri yönetiyor.
Var mı dünyada böyle bir örnek?
Cahiliye âdetlerini ayakları altına aldığını söyleyen Hz. Peygamberle kendisini denkleştiriyor. Hz. Peygamber döneminde, cahiliye toplumu, birbirini kırıp geçiren çok parçalı, çok kabileli, çok ayrımcı ve şiddet üzerine inşa olmuş, çoğu kere birbirine üstünlük taslayarak sülalecilik/kabilecilik/aşiretçilik yapan bir toplumdu. Herkes kendi başına buyruk, tek otoriteye boyun eğmeyen, devletleşmemiş, dolayısı ile bir devlet düzeninin halkı/toplumu olmayı benimsememiş, İbn-i Haldun’un deyişi ile “bedevi” toplumdu.
Arap kabilelerinin İslam’ı kabul edenleri bile ehlileşmiyor, İslam’ın gerçekleştirmek istediği büyük toplumu oluşturacak ve bir devlet otoritesi altında buluşturacak bütünleşmeyi istemiyordu. Bu durum karşısında bütünleşmeci olan ve kentli toplumsal yapıyı öneren İslam’a uygun davranmamış oluyorlardı.
Bedevi/kabileci toplum karşısında bütünleşmeci “hadari”/ kentli toplum oluşturmak isteyen Hz. Peygamber, elbette birbiriyle sürekli savaşmayan, aile, kabile ve sülalelerin oluşturacağı büyük İslam toplumunu oluşturmak istiyordu. Bu sebeple de ayrımcılıkları, parçalanmaları, toplumu alt gruplara bölenleri lanetliyor ve ayaklarının altına aldığını söylüyordu.
Şimdi, bu gözünü sevdiğimin bu güzel ülkesinde, aynı bütünleşmeyi sağlayan Türk milliyetçiliğini “Müslüman” geçinen bir Başbakan ayakları altına aldığını söylüyor. Toplumu cahiliye döneminin âdetlerinde olduğu gibi etnistitelere bölüyor, ayırıyor, milli bütünleşme bağlarını tek tek kırıyor ve bunu yaparken de dini kavramları yerli yerinde kullanmayıp şeytandan örnekler veriyor ve dolayısı ile saptırıyor.
Hz. Peygamber mantığı ile olaylara yaklaşan biri, bütünleştirici olan üst kimliği yok etmek yerine savunur, toplumun bozulup çok parçalı hale gelmesine asla müsaade etmez. Hâlbuki bunlar ne yapıyor?
Kabileciliği büyük toplumla eşdeğer görerek, küçük toplumsal parçayı gerekçe göstererek Türk milliyetçiliğini ayaklar altına aldığını söylüyor.
Peki, Türk Milliyetçiliği nedir?
Türk milliyetçiliği; vatanseverlik, millilik, büyük toplumun tutkalı, ülkü birliği, dil birliği, yurt birliği ve tarih birliği ile toplumu kaderde, tasada ve kıvançta bütünleştiren asıl gerçekliğin ta kendisidir. Bu tarihsellik içinde Türklük, aynı zamanda taşıyıcı toplumu ifade etmektedir. Tarihi süreçte asıl etnistite yanında diğerlerini de bir kamu düzeni içinde kendi şartlarıyla eşit sayan ve yöneten toplumdur.
Ya Kürtçülük?
Kürtçülük ise bu yapıya savaş açan Hz. Peygamberimizin “kabilecilik” dediği şeyin ta kendisidir. Çünkü; birliği bozmaya çalıştığı için bozguncu, birliğe kurşun sıktığı için katil, tarihsel taşıyıcı topluma karşı ayrılıkçılığı önerdiği ve bunun peşinde koştuğu için de “asabiyecidir.”
Kürtçülük asla büyük Türkiye toplumu kurma peşinde değildir.
Türk milliyetçiliği ise içinde her etnistitenin olduğu Osmanlı bakiyesine sahip çıkarak, büyük toplumu kuran düşüncedir. Türk milliyetçiliği, hem kurucu ve hem de tüm etnistiteleri bütünleştirici, düşüncedir. Kürtçülük ise kabileci/bedevi/ayrımcı, büyük topluma düşmanlık aşılayıcı ideolojidir.
Durum böyle olmasına rağmen Türkiye Başbakanı’nın Büyük İslam Peygamberine kendini sözde benzeterek Türk Milliyetçiliği ile Kürtçü kabileciliği eş değer görerek saldırması, hem tarihsel gerçekliğe, hem soysal gerçekliğe ve hem de İslam’ın yüce peygamberine saygısızlıktır. Bunu böyle yorumlayıp, gazete köşelerinden ahkâm keserek savunanların yaptığı şey de aynısıdır. Bu durum, aynı zamanda Müslüman toplumu, kendi peygamberi ile aldatmadır.
Gaflet ve ihanet içinde olanlar, dini saptıranlar ve bölenler için yaşasın cehennem!