Toplumsal cinneti yaratan kim?
Kaçacaklardı tabii. Kaçmamaları mümkün değildi. Onların vatan koruma ve sonuna kadar savunma gibi bir derdinin olmadığını biz taa Birinci Dünya Savaşı’ndan biliyoruz. Bunların zihin kodlarında derin bir teslimiyet, özel bir geri çekilme alt yapısı var.
Tarihsel geçmişlerine bakın.
İngiliz Muhipleri Cemiyeti’ni kim kurdu?
İttihatçılar mı? Yoksa solcular mı?
Hayır, hiçbiri değil. Liberaller ve İslamcılar.
Bugüne gelin...
Kim karşı çıkıyor milli duruşa? Kim sövüyor İttihatçılara. Kim karalamaya çalışıyor emperyalizme karşı çıkanları? İyice bakın.
Gene aynı damarın fikri takipçileri...
Tesadüf mü?
Ne gezer...
Hepsi tas tamam devam ediyor.
Dün İngilizlerle birlik olanlar bugün, Amerika’yla el ele kendi ülkesi dâhil Orta Doğu’ya nizam vermeye çabalıyor. Soruyorum: Büyük Orta Doğu Projesi kimin? Bu başkasının projesini sahiplenerek, bir zamanlar Selçuklu ve Osmanlı yurdu olan Suriye’ye karşı amansız düşmanlıklar planlayanlar kim?
İttihatçılar mı?
Yoo!..
Öyle ise kim?
İslamcı geleneğin devamlıları olduğunu söyleyenler. Üstelik Türk İslamcılığı da değil bunlarınki. Kadızadeliler geleneğinin devamlıları bunlar. Hani Yavuz Sultan Selim’in Mısır’dan getirdiği ulema takımı vardı ya. Selefi anlayış. Bugünkü Mısır karmaşasının siyasal taraftarları olan Mursiciler. Hah, işte onların damarı.
Bir çeşit IŞİD anlayışı. Mısır meselesinde bu kadar taraf olmalarının sebebi de bu.
Hatırlatalım. Bu Kadızadeliler hareketi az kalsın Osmanlı’nın sonunu getirecekti. Saray, bunları alt etmek için az mücadele vermedi. Çoğunun kellesini aldı. Yeniçeri dönme devşirme Müslümanları ile bu selefiyeciler, Milli mücadelede İngilizlere çalıştılar.
Tarih tekerrür ediyor denildiğinde bize kızıyorlar.
Biri çıkmış Sakarya Savaşı’nda İkinci Ordu’nun kumandanı İnönü’ye Tweetle hakaret ediyor. Oturduğu makam, İnönü’nün sayesinde hatta İttihatçıların sayesinde var oldu. Çok, çok daha önemlisi, üyesi bulunduğu Meclis yine İttihatçıların gayretiyle kurumsallaştı. İslamcı denilenlere kalsa, bırak devleti, Türkiye’yi SEVR’in çizdiği bir ülke olarak tarihte gömeceklerdi.
Onlara göre 1876’da açılan parlamentonun kapatılması iyiydi. Şimdi milleti döve döve kanun çıkarmaya çalıştıkları parlamento, beğenmedikleri İttihatçılar sayesinde yeniden kurumsallaşmıştır.
Ne tesadüf. İttihatçılara hakaret edenlerin tamamı teslimiyetçi. Tamamı palavracı. Üstelik İslam gibi güzel bir dinin adını kirletiyor. İçini boşaltıyor. Değerlerini toplumda işe yaramaz hale getiriyor. İslam’a AKP’lilerin yaptığından daha fazla zarar veren hiçbir siyasi hareket olmadı. Yalan bunlarda. Hak hukuk çiğneme bunlarda. Milleti kandırma bunlarda. Hazineyi çar çur etme bunlarda. İslam toplumunu aldatma bunlarda. Maksatlı ve kasıtlı haber, yorum, köşe yazısı, TV konuşması yapmak yine bunlarda.
Müslüman kisvesinin bu kadar yozlaştırıldığı tarih boyunca hiç görülmedi. İşte bu yozlaşma, kentleşme sorunlarıyla birleşince Durkheim’in ANOMİ dediği şey gerçekleşti. İntiharlar ve katliamlar, değerler kırılması yaşayan toplumun, cinneti dışa vurumu sanki.