Tercih şu: Deniz Feneri mi, Aydın Doğan mı?
Tercihe zorlanıyoruz: “Deniz Feneri’ni mi; yoksa Aydın Doğan’ın yapıp eylediklerini mi” diye.
Başbakan, Deniz Feneri’ni tartışmamızı istemiyor. Aydın Doğan’ı tartışalım istiyor. Bu sebepledir ki hararet ve ateş yüklü sözlerle oraya saldırıyor.
Haliyle dikkatlerimizi Aydın Doğan’ın hükümetten istediği kanal ihalelerine, arsa düzenleme çalışmalarına çekerek yönlendirme yapıyor.
Aydın Doğan az çok her kesimin bildiği, zaman zaman basında çıkan eleştirilerden hakkında malumat sahibi olduğu birisi.
Çok yabancımız değil.
Bu sebepledir ki Deniz Feneri’ne tercih edilecek kadar acil gündem konusu sayılmaz. Deniz Feneri öyle mi? Deniz Feneri, Almanya’da dava konusu olmuş, sıcağı sıcağına haberin tam orta yerinde duruyor. Dolayısıyla hem acil ve hem de şimdinin konusudur.
Dahası da var: Dini inançların kullanılması gibi oldukça dikkat çekici bir konuyla ilişkili. Bu durumda dinine (İslam’a) titizlikle bağlı her samimi Müslüman, Aydın Doğan’dan önce Deniz Feneri’ne kulak kabartmak durumundadır.
Özellikle “ben Müslüman’ım. Dinimi seviyorum. Tek amacım Allah rızasını gözetmektir” diyen medyanın, cemaat önderlerinin, dini kurum ve kuruluşların işi Aydın Doğan’dan önce dine gelen zararı tespit etmek ve dini korumaktır.
Başka?
Türban konusuyla yıllardır siyaset yaparak halktan dindarlık adına oy toplayan iktidarın da aynı duyarlılığı göstermesinin tam sırasıdır.
Daha başka?
Milli Görüşçülerin, Fethullah cemaatinin, Süleymancıların, İsmail Ağa cemaatinin, Adıyamancıların vb. dini hassasiyetler adına, dini bilinç ve Allah korkusuyla gelişmelere kulak kabartmada titizlik göstermeleri zamanıdır.
Hangi sebeple?
Şu sebeple: Bu saydığımız kurum kuruluş dini kurumlar ve daha başkaları yıllardır Türkiye’de onca engele ve zorlamaya karşı Kur’an öğrettiklerini, bunu yaparken tek amaçlarının Yüce Allah’ın rızasını kazanmak olduğunu, İslam’ın yeniden canlanması için çalıştıklarını söylüyor. Tıpkı Deniz Feneri gibi halktan yardım topluyorlar.
İşte bu sebeple Deniz Feneri’nin adının yolsuzluklara karışması bu arkadaşları tedirgin etmelidir.
Din kulların oyuncağı değildir. Çıkar aracı da olamaz.
Öyleyse?
Ne Deniz Feneri ve ne de AKP İslam’ın değerleri pahasına savunulamaz, dolayısıyla kendilerini dini konularda vazifeli sayanların neyin üzerine daha çok titrediklerini görme zamanıdır.
Peki, bu hassasiyet görülüyor mu?
Hayır!
Onların sahibi olduğu medya Aydın Doğan’ın ne kadar yolsuzluk yaptığını, Türkiye’yi nasıl soyup soğana çevirdiğini yazıyor.
Peki Deniz Feneri?
Onun durumu okuyucudan gizleniyor. Cemaat gazete ve televizyonlarında, kendini yıllarca herkese “Müslüman” diyerek tanıtan arkadaşların konumlandığı gazetelerde ve bu gazetelerin köşelerinde Başbakan’ın işaret fişeği doğrultusunda Aydın Doğan tartışılıyor.
İşte size samimiyet örneği.
İşte size suçüstü.
Allah’a şükürler olsun!
Doğruyu savunmak yine bize nasip oldu.
İktidara taraf olmak adına, dindar kamuoyunu ilgilendiren en mühim konuyu saklayarak sözde gazetecilik yapanlar, yıllarca demokratik sisteme, Cumhuriyet’e haksız suçlama yaptılar. Onların siyasi kadroları ciltler dolusu kitap yazarak Mustafa Kemal dönemini karalamaya çalıştılar.
Kendilerini Cumhuriyet’e alternatif görenlerin dini samimiyetlerine, devlet yönetiminde adaleti gözeteceklerine güvenilemeyeceği gün gibi aşikârdır artık.
Allah göstermesin; bir de Katar Emirliği gibi yönetilseydik, şu yazdıklarımızın onda birini yazabilir miydik?
Eş-dost, akraba-hısım devlet ihaleleriyle zengin edilirken biz sadece iç geçirir, ah çekebilirdik.