Temel hak ve özgürlükler ancak kanunla sınırlanabilir!
TBMM Başkanı Binali Yıldırım'ın mevcut görevinden istifa etmeden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimine aday olması üzerine yapılan tartışma, diğer tüm konuların önüne geçerek seçim gündeminde ilk sıradaki yerini günlerdir koruyor… Mesele iktidarın demokratik meşruiyeti açısından önemli, pek tabi tartışılsın ancak bu tartışmanın gölgesinde kalan demokratik meşruiyet için gereken başka bir kaynak açısından oldukça önemli bir konu daha var: Ceza infaz kurumunun bulunduğu yerde seçmen kaydı bulunmayan "tutukluların" YSK kararıyla oy kullanamayacak oluşu.
Demokrasilerde iktidar meşruiyetini, demokrasi araçlarının (seçimler, referandum vs.) eşit ve adil koşullarda uygulanmasından ve temel hak ve hürriyetlerin kullanılabilir ve güvenceli oluşundan alır. Bu açıdan, seçimlerin eşit ve adil koşullarda olup olmadığı da, siyasi hak ve hürriyetlerden seçme hakkının kullanımının kısıtlanıp kısıtlanmaması da tartışılması gereken oldukça önemli hususlardır.
İlk meselenin gerisinde kalan YSK'nın tutukluların oy kullanmalarına engel olan kararına gelin bir bakalım…
Anayasa ne diyor?
Kural olarak 18 yaşını dolduran her Türk vatandaşı seçme hakkına sahip ancak Anayasa bu hususta istisnaları da belirtmiş. Buna göre, Anayasa'nın "Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları" başlıklı 67.maddesinin oy kullanamayacak kimseleri sayan beşinci fıkrası şöyle diyor: "Silah altında bulunan er ve erbaşlar ile askeri öğrenciler, taksirli suçlardan hüküm giyenler hariç ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüler oy kullanamazlar. Ceza infaz kurumları ve tutuk evlerinde oy kullanılması ve oyların sayım ve dökümünde seçim emniyeti açısından alınması gerekli tedbirler Yüksek Seçim Kurulu tarafından tespit edilir ve görevli hakimin yerinde yönetim ve denetimi altında yapılır."
Maddeden anlaşıldığı üzere, tutuklu ve taksirli suçlardan hükümlü bulunanlar Anayasa'ya göre oy kullanabiliyor.
Bununla birlikte, "seçme hakkı", diğer tüm temel haklar gibi ancak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Zira temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasını düzenleyen 13.maddeye göre: "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
Tüm bu anayasal gereklilikleri aklımızda tutup, YSK kararına bir bakalım…
YSK ne diyor?
29 Aralık 2018 tarihli 1133 sayılı YSK kararı nedeniyle, 31 Mart 2019 seçimlerinde kayıtlı olduğu seçim çevresindeki ceza ve tutukevlerinde bulunmayan tutuklu ve taksirli suçlardan hükümlü olanlar, oy kullanamayacak; ancak seçmen kayıtları, tutuklu veya taksirli suçtan hükümlü bulunduğu kurumun yer aldığı mahallede ise oy kullanabilecekler.
Karar uyarınca; "Seçmen kütükleri kesinleştikten sonra, kütükte kaydı bulunmayanların oy kullanamayacakları göz önüne alındığında, kesinleşen seçmen kütüklerinde kaydı bulunmayan taksirli suçlardan hükümle ve tutukluların, daha sonra tutuklu seçmen kütüğüne kayıtlarının yapılması mümkün değildir. Bu itibarla 29 Mart 2019 Perşembe gününe kadar tutuklanıp ceza infaz kurumuna konulan tutuklular ile taksirli suçlardan hükümlüler, şayet daha önce ceza infaz kurumunun bulunduğu yer seçmen kütüğünde kayıtlı değillerse listeye dahil edilemez ve oy kullandırılamaz."
Yani, Silivri'de tutuklu bulunan bir Konya seçmeni, Ankara seçmeni veya diğer illerin seçmenleri oy kullanamayacak.
Bu şekilde, tutuklu ve taksirli suçlardan hüküm giymiş kimselerin şartlar uyarınca yalnızca belli seçimlerde oy kullanabileceği veya kullanamayacağına dair YSK kararı;
-suçluluğu dahi kanıtlanmamış, evrensel hukuktaki ve Türk Ceza Kanunu'ndaki "masumiyet karinesi" uyarınca suçluluğu kanıtlanana kadar masum kabul edilen tutukluların Anayasa ile tanınan seçme haklarını,
-Anayasa'nın 67. ve 13.maddelerine aykırı bir şekilde sınırlamaktadır.
Bu karar, cezaevlerinde bulunan yaklaşık 60 bin tutuklunun kaçını etkileyecek şimdilik bilmiyoruz ama hukuk güvenliğini büyük ölçüde zedelediğini söyleyebiliriz…
***
Günün Sözü:
"Bir tek kişiye yapılan haksızlık, bütün topluluğa yönelmiş bir tehdittir." Montesquieu