Teksas Turkey mi, Türkiye mi?
İstanbul Fatih’te Diyarbakırlı Ramazan Hoca ismiyle tanınan Ramazan Pişkin, sosyal medyada yayınladığı videolardan birinde tarikatlara dair yorumları nedeniyle aldığı tehditlerin ardından, kendisine ait çay ocağında bıçaklanarak öldürüldü.
“ABD Başkanı ben olmalıyım” diyen biri, ABD konsolosluğuna girmeye çalıştı.
Gazze’ye destek vermek isteyen bir kişi, ABD markasına ait ürünleri üreten fabrika içerisinde, fabrika çalışanlarını rehin aldı.
İzmir’de Oğuz Erge isimli bir taksi şoförü, soğuktan üşümesin diye aldığı bir yolcu tarafından silahla vurularak öldürüldü.
Son iki gün içinde gündemde yer alan olaylardan yalnızca öne çıkanları bunlar. Dahası da var. İstanbul Esenyurt’tan hemen her hafta Amerikan filmlerini aratmayan tuhaflıkta şiddet içerikli haberler alıyoruz mesela. Üstelik alışıldı bile bu haberlere.
Sosyal medyada, sık sık “Türkiye Teksas’a döndü” şeklinde yorumlar yapılıyor.
Tesadüfe bakın, ABD’nin Teksas eyaletinde Turkey (Türkiye’nin İngilizcesi) diye bir şehir de var.
(Turkey, İngilizce’de “hindi” manası taşıdığı için 2022’nin başından beri uluslararası platformlarda da “Türkiye” ifadesini kullanmaya başlamış olsak da Türkiye’nin yaygın bilinen ismi hâlâ Turkey.)
Görünen o ki, Türkiye’de bu ilginç tesadüfü havada bırakmayıp, Teksas’ın Turkey’ine benzeme yolunda hızlıca yol alıyor.
Pek çok neden
Nasıl oldu, neden bu duruma geldik, diye sorarsanız; hemen her sosyal bilim, kendi sınırları içerisinde zaman zaman birden de çok, farklı ve doğru cevaplar verebilir.
Ekonomistler bunu ekonominin kötü gidişatıyla ilişkilendirip, açlık, yokluk insanları öfkeli kıldı, diyebilir.
Eğitimciler, cehaletten, eğitim sistemindeki bozulmadan dem vurabilir.
Sosyologlar, toplumdaki aidiyet bilincinin eksildiğinden, demografik yapının bozulduğundan, toplumsal çürümüşlükten vs. pek çok nedenden bahsedebilir.
Siyaset bilimciler, her şeyin siyasetle ilişkili olduğunu, temsil edilemeyen insanların olaylara bireysel tepkiler gösterdiğini, siyasilerin topluma nefret tohumları ektiğini söyleyip, siyasilerin ayrıştırıcı ve şiddet içeren dilini eleştirebilir.
Psikologlar, insanların tüm problemlerle başa çıkamadığını;
Psikiyatristler, problemlerle başa çıkamamanın yarattığı hasarın çok daha büyük olduğunu söyleyebilir.
Kurallara uymak veya cezalandırılmak
Bir hukukçu olarak ben iki şey söylemek istiyorum. O da Türkiye'de, toplum içerisinde kurallara uyma bilincinin ve cezalandırılma inancının ciddi oranda azaldığı.
Hemen her topluluk kurallar barındırır ve insanların bir toplulukta kabul görmesi, bu kurallara uymasıyla ilişkilidir. Hukuk kuralları ise, diğer tüm toplumsal kurallardan farklı müeyyideler içeren, devletin zorlayıcı gücüne bağlanmış kurallardır.
Öyle ki, devleti yöneten organlar ve kişiler dahi bu kurallarla bağlıdır, uymak zorundadır, aksi halde yaptırımlarla karşılaşır.
Türkiye'deki insanlarda bugün, cezasızlık duygusu yaygın hale gelmiştir. Cezalandırılmayacağı düşüncesi, toplumla bağı kopan veya kopmak üzere olan insanların kurallara karşı gelme ve suç işleme eğilimini arttırmaktadır.
Üstelik ne yazık ki, bu açıdan topluma rol model olabilecek siyasi figürler de hukuk kurallarının önemi hususunu yeterince halka izah edememekte ve hatta halkın gözleri önünde hukuk kurallarını hiçe sayarak, kurallara, hukuka olan inancı daha da azaltmaktadır.