Tarihe dönme vakti
Ali Bademci’nin, son zamanların en önemli çalışmalarından “Cengiz Yasası Timur ve Tüzükâtı”ndan dün bahsederken, Emir Timur’un yasalarının kendi zamanında vaz’edilmediğine dair şüphelerin olduğunu belirtmiştim.
Emir Timur, muhakkak ki dünyanın tanıdığı en büyük fâtih ve komutanlar arasında en başlarda yer alan bir Türk’tür. Densiz-dengesiz bir Ak Parti yöneticisinin “Türk yoktur.” sözünü tenkit ederken Timur’un “... biz ki, halkların en kadîmi Türk’ün başbuğuyuz.” sözünü hatırlatmıştım. Timur, ne olduğunu baştan söylemiş, Türk müydü, değil miydi tartışmalarına da fırsat vermemiştir.
Arap “Arab’ım.” , Fars “Fars’ım.” , Frenk “Frenk’im.”, Cermen “Cermen’im” ... dediği bir zamanda, soyunun nereden geldiğini bildiği hâlde, “Türk’üm.” diyebilen kaç padişah gösterebilirsiniz! Biz ırktan bahsetmiyoruz,. “Irk” aklımızın ucundan bile geçmez; “asabiyet”ten bahsediyoruz.
Emir Timur’un mensup olduğu Barlas Boyunun Moğol asıllı olduğunu söyleyenler olduğu gibi, eskiden beri böyle bir Türk Boyundan söz edenler de vardır. Fakat Timur’un tartışılan yanı komutanlığı ve Türklüğü değil; okur-yazar olup olmadığı, devletini şeriat kurallarına göre mi, Cengiz Han yasasına göre mi yönettiği, Tüzükât’ını kendisinin mi, yoksa başka birinin mi yazdığıdır.
Timur’un Ankara Savaşıyla (28 Temmuz 1402) ilgili kitap yayınlayan Yard. Doç. Dr. Halil Çetin’in belirttiği gibi, “Timur’un Anadolu seferi ve Ankara savaşının muasır kaynakları Nizamüddin Şâmî ve Şerefüddin Ali Yezdî’nin aynı isimleri taşıyan Zâfernâme’leridir. Bunlara İbn Arapşah’ın Acâibu’l-Makdûr adlı eserini de eklemek gerekir. Bu üç eser olmadan Ankara Savaşını kaleme almak ilmî bir usûl değildir.” (Ankara Savaşı ve Timur’un Anadolu Seferi, 2012).
Timur döneminin üç temel kaynağı, yukarıda adları verilen eserlerdir. Diğer eserlerin hemen tamamı bu üç ana kaynak esas alınarak yazılmıştır. Nizameddin Şâmî’nin “Zafernâme” si Necati Lügal tarafından çevrilerek Türk Tarih Kurumu’nca yayınlanmıştı (1987).
D. Ahsen Batur, yukarıda bahsedilen Timur ve dönemine dair iki temel eseri, her zamanki titizliğiyle orijinallerinden çevirmiş ve anlamayı kolaylaştıracak zengin notlar eklemiştir: İbn Arapşah’ın Acâibu’l-Makdûr (Bozkırdan Gelen Bela) (2012) ve Şerefüddin Ali Yezdî’nin Emîr Timur (Zafernâme) (2013) eserleri Selenge Yayınları arasında çıkmıştır (Tel. 0212 514 45 73).
Nizameddin Şâmî’nin “Zafernâme”si de, Şerefüddin Ali Yezdî’nin “Zafernâme”si de Timur’u övüp göklere çıkarır. Bu ikisine, özellikle de Yezdî’nin yazdıklarına bakacak olursak, Timur, himmet deryası, bağrı geniş, aşırı merhametli, İslâm dininin en büyük savunucusu, Allah yolunda gaza etmeyi çok seven (gaza kâfirlere karşı yapıldığına göre Timur’un Suriye, Mısır, Anadolu, Irak ve İran’da ne aradığını elbette sorgulamak gerekir!) bir hükümdardır. Hatta Yezdî, Timur’u öveceğim derken nefesini, bakışlarını dahi mübarek addeder ve “Mübarek nefesiyle... ye yürüdü”, “Mübarek hatırından geçirdi...”, “Mübarek nazarı filanın üzerine düştü ..” gibi cümleleri sık sık tekrarlar. İbn Arapşah ise tam tersi... (Yarın devam)