Sürüleşmek böyle bir şey
Ceberutlaşma eğilimi içindeki iktidarın, demokrasiyi hazmetmediği en başından biliniyordu.
Bilinmiyor muydu?
Bilindiğini bal gibi biliyoruz.
İktidarın bilinçaltını oluşturan ideolojinin temel kurgusu neydi hatırlayın lütfen.
Sürüleşmiş toplum, (onlar bunun adına biat etme diyorlar) edilgen halk.
Öyle ise niye şaşırıyorsunuz.
Görmüyor musunuz?
İktidar iş başına geldikten bu tarafa hep bu bilinçaltının emrinde çaba
gösteriyor.
Birincisi Türklük, ikincisi Cumhuriyetin kurumsal varlığı.
İktidar ideolojisi bu iki şeyi asla hazmedemedi.
Açılıma bakınız.
AB mesaisini hatırlayınız.
Yoğun AB mesaisi kaç yıl sürdü biliyor musunuz? 2002’de iktidara geldikten beri tam 4 yıl. Bir soru daha; Söyler misiniz
lütfen bu sürecin, bunca gezip tozmanın ve bunca yaranmanın sonunda ne oldu? Türkiye ve Türklük ne kazandı?
Hiç!
Peki, kim kazandı?
Kendileri.
Bu sayede yurt dışı desteği bularak Türkiye’de açılım dâhil, yargıç dinlemeleri, askere yönelik tehdit ve operasyonlar, emeklilerden oluşan Ergenekon örgütü davaları başladı.
İşte bütün mesele bu idi.
Esasında hükümetin AB ile bağdaşır hiçbir tarafı yoktu. Bir kere ideolojik olarak AB standartlarına uyamazlar.
Biat kültürüyle demokrasi yan yana
gelebilir mi?
Biri katıksız, sorgusuz itaat, öteki bireysel özgürlükler ve herkesin kendi kişiliğine uygun yaşaması.
Biri seçim yapmak ve öz iradeyi
kullanmak zorunluluğu getiriyor, öteki zombi olmayı.
Sürüleşen toplumun demokratikleşeceğini varsaymak safdillik olur.
Demokratik tepkilerini içinde tutan, kendini dışa vuramayan, psikolojik kölelerin yapacağı tek şey, efendilerine itaattir.
Cemaatçi seçkinin bireye yüklediği anlam budur.
Düşünsenize ülkenin milli menfaatleri zedeleniyor, devlet aygıtının varlığını oluşturan üç kuvvetten biri olan yargı, iktidar gücü tarafından dinlenerek kontrol ve itaate zorlanıyor, hak ve haksızlık ayyuka çıkıyor sürüden tek itiraz sesi duyulmuyor?
Hani, maşeri vicdan?
Hani, dini ahlak ve Müslüman
duyarlığı?
Hani, kula değil de Hak’ka itaat
duygusunun önceliği?
Yok!
Baş örtüsüne gelince kabaran vicdan, hakkın ortadan kaldırılması karşısında
susuyor.
İkiyüzlülük değil de nedir bu?
Dini ve dindarlığı istismar etmek değil de nedir?
Özürleri kabahatlerinden büyük.
Devlet aygıtının en önemli kurumlarından olan Yargıtay’ı dinlememişlermiş.
Niye?
Efendim Yargıtay’ın telefon teknik olarak buna müsaade etmiyormuş.
Bak şu Yargıtay’ın telefonunun
yaptığına sen.
Eee?
Öyle ise Yargıtay dinlendi
diyemezmişiz.
Sürüleşmek böyle bir şey işte.