Sürüklenen 'ceset' mi?!

Neden ceset sürükleniyor? Ve neden cesetleri alın tören yapın, kitle toplayın, kinlenin diye teslim ediliyor? Güvenlik güçleri aileyle birlikte defin işlemini yapamaz mı?

Maalesef cephe gerisinde ülkemize kastedenlere malzeme veriliyor. Cansız bir beden nasıl zırhlı aracın ardına bağlanır da sürüklenir!

Kasıt mı var, diye düşünmeden edemiyoruz. PKK'lılar mı bunu sağladılar? Sürüklesinler, biz de kendimize propaganda malzemesi çıkaralım mı, dediler?

Hınçla dolu polisin de işi olabilir. Bir yerden bir yere taşımak için bu yolu denemiştir. Nasıl olsa sokağa çıkma yasağı var; kimse görmez! Ama perdelerin ardından sokak görülüyor! Belki bomba ihtimali de göz önünde tutulmuştur ama sanmıyorum. Cesedin alındığı yerde bütün ihtimaller hesap edilmiş ve araştırma yapılmıştır.

Her hâlükârda cesetlerin sürüklenmesi ve benzer hareketler çirkindir, günahtır.

Netameli günlerdeyiz. İsimlerini burada tek tek yazmak istemiyorum; hedef gösterdi, demesinler. İt izinin at izine karıştığı bir zamanda, gazete sahipleri hangi gazetelerinin yöneticilerinin, hangi yazarlarının, hangi muhabirlerinin PKK PR'ı için çalıştığını bilmeli ve tedbirini ona göre almalıdır. Burada "yandaş" denilenlerin AKP'nin basın-yayın organlarında verdikleri isimler, benim nazarımda da PKK'nın cephe gerisindeki adamlarıdır. Cephe gerisinde mutlaka tedbir alınması gerektiğini "yandaşlar"dan önce yazdığımı da hatırlatırım!

HDP/PKK iyice azıtmıştır. Bir de buna DBP/PKK katılmıştır. DBP "Demokratik Bölgeler Partisi"dir. Halkların Demokratik Partisi (HDP) gibi, "bölgeler" partisinin kurulmasına Anayasa cevaz veriyor mu? Her şeyden önce "Bölgeler", "Halklar", etnik ad gibi adlandırmalar Anayasa'nın, öncelikle, ilk dört maddesine aykırıdır.

Adlî makamlar vazifelerini ihmal ediyorlar. Elbette "hesap görme" zamanı gelecektir!

"Bölgeler" partisi de, "Halklar" partisi de PKK'dır.

Sürüklenen ceset üzerinden kendilerini masum göstermek, insanlık dersi vermeye kalkmak ne derece doğru? Asıl niyetler biliniyor. Asıl niyetleri sorgulamak gerekir.

Kamran Yüksek diye biri "Bölgeler"in eş başıymış. Partisi Siirt'te "Öz Yönetim ve Özerklik" başlığıyla toplantı düzenliyor. Adam, daha önce bölge halkına "Kaçak elektrik kullanın!" demiş, bu toplantıda ise "Devlete vergi vermeyin!" diyor:

"Burayı sömürenler hırsızdır. Gelip sizin elinizden alanlar hırsızdır. Sizin nafakanızı alıyor sofranızdan alıyorlar. Vergi dahi vermemeniz lazım. Kime veriyoruz vergiyi Ankara'ya. Ankara ne yapıyor bizim vergimizle? Tank yapıyor, top yapıyor, silah yapıyor gelip bizim başımızı yakıyor. Yerel meclisler olmalı yeni sistemde. Yeni düzende vergiler meclise verilmeli."

Bütün bu sözlerin altında yatan gerçek: Biz kendi yolumuzu çizelim. Yani ayrı devlet! Gıdım gıdım, alıştıra alıştıra, vuruşa vuruşa ilerliyorlar.

"Vuruşa vuruşa..." dedik... PKK'lıların cenazesini HDP milletvekilleri omuzluyorlar. Birçok yerde gördük. İsim saymaya gerek yok. Siz biliyorsunuz.

"HDP kapatılmalıdır!" derken kanunları işaret etmiştim. Neden kanunlar uygulanmıyor?

Yazarın Diğer Yazıları