Suriye'de ilerlemeye konjonktür uygun

Suriye''nin 30 km. derinliği Türkiye''nindir! Var mı itiraz eden?! Bu hak Irak''ta da Kandil''e kadar da uzatılmalıdır.

Gün aşırı şehit, gün aşırı şehit... 38 yıldır böyle. Halk bu yükü daha ne kadar çekecek?

Tartışma, Türkiye''nin Suriye''nin kuzeyinde yeni harekât başlatmak istemesinden çıkıyor. Tahran''da bir günlük toplantıda R. T. Erdoğan, harekâtı özellikle vurguladı. Buna geleceğim.

(Türkçe notu: "Harekât", "hareket"in çokluğudur. "Hareketler" manasına gelmekle beraber, kullanıla kullanıla "askerî operasyon"un yerini almıştır. Kelimeyi Arapçadan geldi, diye söküp atmaya kalkarlar. İtibar etmeyin! Dil meselesi derin. Şu an yeri değil.)

Tahran toplantısından, Suriye''de bizim olması gereken alandan bahsediyoruz.

Hiç kimse Beşşâr Esad''a bel bağlamasın. Suriye''de Esad var. Onunla konuşulsun demesin. Beşşâr Esad''ın adı var, kendi yok. Rusya orada olmasa, İran orada olmasa Beşşâr''dan bahsedilebilir mi? Niye Suriye için, Suriye yönetimi dışında başka üç devletin yönetimi toplanıyor? Bu üç devlet de Suriye''nin içinde. Rusya ve İran, Beşşâr adına masanın bir tarafında, Türkiye ise karşı tarafta. Bu tür toplantılar bile meselenin özünü ortaya koyuyor.

Beşşâr Esad''ın, yakın zamanda Halep''e koruma ordusuyla gidip gösteri yapması kimseyi aldatmasın. (Allah bilir, koruma ordusunun ağırlığı, İran''ın ve Rusya''nın militanlarıdır.)

Başından beri yazarım... Keşke Beşşâr''a isyan edilmeseydi, keşke Başşâr''la yürünseydi. Babası Hafız Esad''la kıyaslanamayacak bir yönetim sergiliyordu. Orta Doğu''da öyle bir yönetim bile "demokratik" görülür. İsrail dışında hangi ülkenin meşru muhalefeti istediği gibi hareket edebiliyor? Zaman içinde belki, muhalefet partileri de rahat hareket edebileceklerdi.

İşte Türkiye!.. En demokratik ülkelerden biri(ydi). Avrupa içinde görünüyorduk. Ne oldu sonra? Rejim değiştirildi, halk "tek adam"ın tahakkümüne teslim edildi. Yeni rejimin bir adı da "tahakküm rejimi"dir. Her şeyi kendisine yontan, kendisini desteklemeyenleri âdeta düşman gören bir rejim. (Hayır öyle değil diyenlerin açıklamasını buraya aynen alacağım. Var mı "Hayır!" diyebilecek?!)

Yakın zamanda İstanbul Saraçhane Parkı''nda örneği verildi. Mademki "15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik" günüydü, demokrasinin olmazsa olmaz muhalefeti neredeydi? "Millî" sadece hüküm süren için mi?

Yeni Rejim "Saraçhane ruhu"yla tahakküm rejimini perçinledi.

"Yenikapı ruhu" vardı. 16 Temmuz 2016''da darbe bastırıldı. 7 Ağustos 2016''da bütün halkın temsilcileri oradaydı. (PKK''yı saymıyoruz. PKK destekçileri "demokrasi"nin de, "millî birlik"in de dışındadır.)

Önceki akşam, Tahran toplantısının kapanış konuşmalarını TRT Haber''den baştan sona takip ettim. En açık konuşan R. T. Erdoğan''dı. Hiç taviz vermedi. Suriye''ye yeni harekât kararlılığımızı gösterdi. (Kapalı kapılar ardında farklı şey konuşuldu mu? Bilemeyiz.)

Konjonktür bizden yana. Putin Ukrayna''ya saldırdı, başına iş açtı. Batı Putin''e tavırlı. Elbette biz de tavırlıyız. Ancak Rusya''nın hemen yanı başındayız. Onun bize, bizim ona ihtiyacımız var. Tahran''da, R. T. Erdoğan, konjonktürü dikkate alarak kararlılığımızın altını kesin hatlarla çiziyor:

"Terör örgütleri ile mücadelemiz, nerede ve kimler tarafından desteklendiğine bakılmaksızın her daim sürecektir. Millî güvenliğimize kasteden şer odaklarını Suriye''den söküp atmakta kararlıyız. Astana garantörleri olarak, Rusya Federasyonu ve İran''dan beklentimiz bu mücadelede Türkiye''ye destek olmalarıdır."

Rusya da İran da Beşşâr''ın yanında, PKK''ya kapı aralıyor. Rusya zaten PKK''yı "terör örgütü" ilân etmediği gibi, Moskova''da şube açmasına da izin verdi.

Birbirine karşı olan Rusya ile ABD, PKK sevgisinde birleşiyor.

Suriye''de kalıcı olmalıyız.

Yazarın Diğer Yazıları