Şurâ toplamışlar
Neden Ankara gibi merkezî bir yerde değil de Antalya’da Millî Eğitim Şurâsı topladılar? Vardır bir bildikleri... O kadar da üzerinde durulacak bir mesele değil.
Ancak AKP hükûmetinin yaptığı her işte insanlar şüpheye düşüyorlar. Yine “yandaşlık” mı edecekler, bey’atçı sendikanın tekliflerini kabul için kılıf mı arıyorlar?
Bu hükûmet zamanında her şey mümkün. Kimsenin yaptıklarına güveni kalmadı. Asla millî mutabakat sağlamadan her şeyi kendi taraflarına yontuyorlar. Ortaya bir sürü çarpıklık çıkıyor. Baştakilerin zihinlerini iyi okuyanlar kendi fikirlerini onlara göre şekillendirince ortaya ne çıkabilir ki...
Fikir hürriyetinin var olduğunu söyleyebilir misiniz? Ne Kur’ân’ı idrâk edebiliyorlar, ne Sünnet’in mahiyetini tayinde mahirler. Kendilerine çizilen kalıba girerler ve o kalıbın şeklini alırlar; muhâkemeleri yoktur; sebep-sonuç ilişkisiyle analitik bir çözüm yolu bulamazlar. Tek parti dönemini tenkit ederler ama “despotizm”e karşı oldukları için değil, iradeye ipotek konduğu için değil; “Tek Parti” dedikleri yönetimi başlatanların (O zaman tek parti dışında nasıl yönetim olabilirdi? Bu da ayrı ya...) İstiklâl Mücadelesi’nin kahramanları olmalarındandır.
Onlar bir kalıbın içine girdiler, dedik. Burada da o kalıbın içinde aldıkları şekli değiştiremedikleri için, kafalarından hep Osmanlı Devleti’nin çöküşü canlanır. Onlara göre, Millî Mücadele’nin başlaması çöküşü hızlandırmıştır. Hiç akıllarına getirmezler ki, Millî Mücadele başlamasıydı, bu topraklar kimin olacaktı?
Niyetlerinin kötülüğünü, “Türk” e kasıtlarını şuradan da anlayabilirsiniz: Tek parti zulmünden bahsedenler, ülkede aralıklarla çıkan isyanların maksadını, isyancıların kimlerin maşası olduğunu görmezden gelirler, hatta isyanlara hak verirler. Son örnek “Dersim” tartışmalarıdır.
Ayrıntılara girmeyelim. Bu iktidar uzun hüküm sürmüş görünüyor ama tarihte 12-13 yıl çok kısa zaman dilimidir. Gelecek nesiller, bu iktidarla nelerin kaybedildiğini görecekler ve yeniden Millî Mücadele başlatacaklardır.
Biz onlar için “Türk” adının nasıl silinmek istendiğini yazıyoruz...
Biz onlar için etnikçiliğin hangi maksatla öne çıkarıldığını, ülkenin nasıl bölünmek istediğini yazıyoruz...
Biz onlar için din kullanılarak nasıl bir kölelik sitemi kurulmak istendiğini yazıyoruz...
Biz onlar için “din âlimi” görüntülü karanlık yüzlülerden hırsızlığa nasıl fetva alındığını yazıyoruz...
Biz onlar için nasıl “Allah’sız Müslümanlık” yoluna sapıldığını, dinin nasıl bir kalıba sokulmak istenildiğini yazıyoruz...
Ve... Biz onlar için mevcut tarihi yazıyoruz ki, ellerinde delil olsun.
Millî Eğitim şurâları bir gelenektir. Millî Mücadele içinde, 16 Temmuz 1921’de, Mustafa Kemal’in başkanlığında, Maarif Kongresi toplanmıştır.
Antalya’da şurâ toplayanların kaçı, savaşın ortasında bir kongre toplandığından, ne kararlar alındığından haberdardır?
Maarif üzerine Türkiye’de pek çok araştırma yapılmıştır. Benim bildiğim Osman Nuri Ergin başta gelir. Sonra Bayram Kodaman, Yahya Akyüz, Mustafa Ergün... sıralaması devam eder.
20’ye yakın Millî Eğitim Şurası toplanmıştır. Başlı başına şura toplantılarını ele alan çalışmalar da bulunmaktadır. Türk İslâm geleneğinde şuranın önemi üzerinde durmak istiyordum. Devam edeceğiz.