Statükonun sonu

Meğer bizim asıl düşmanımız gözümüzün önünde duruyormuş da haberimiz yokmuş. Bereket AK arkadaşlar geldi de ayıktık. Anladık statükonun gerçek yüzünü.
Kahrolasıca statüko!
Görmüyor muşuz kaç senedir bizi ne hale getirmiş de.
Eskisini kovunca, bak, her şey nasıl düzeldi. Eskiden Anayasa Mahkemesi başkanları, politik demeçler verebiliyor muydu?
Asla!
Parti genel başkanlarıyla karşılıklı söz düellosuna girebilir miydi?
Kesinlikle!
Ama bak şimdi ne beylik cümleler
kuruyor.
Bir taraftan AKP’liler, öte yandan koca cübbeli yargıçlar veryansın ediyorlar statükoya.
İşte özgürlük bu.
Hâlâ anlamayanlar varsa, onlar eminim, dar kafalı statükoculardır. Değişimi yönetemeyenler, eskide kalanlardır.
Öyle ise buyurun koro halinde: Kahrolsun statüko; yaşasın AKP statükosu!
Ee bu işler böyledir. Doğa boşluk kabul etmez, Birini öldürürsen yerine yenisi gelir. Eskisi gittiğine göre yenisi de gelmiş olmalı.
Merhaba İkinci Cumhuriyet! Ne zaman geldiniz; kiminle berabersiniz? Devletimizin yeni statükosu sizi inşa ediyormuş duyduğumuza göre. Önce yargıyı halledelim istemişsiniz. YARSAV’I kovarak, BAKANLIKSAV’ı oluşturmuşsunuz. Demek İkinci Cumhuriyetimiz, özgürlükleri rejim teminatı olarak görmüyor. Özgürlükler, sistemin bir öğesi olan yargının teminatı altında değil demek ki. Hepsini kendinizde toplamışsınız ayol.
İnkılabınız bizi şaşırtıyor azizim. Eskiden neydi o öyle; yargıçların ağzından tek kelime çıkmazdı. Hepsi dut yemiş bülbül gibiydiler.
Şimdi öyle mi ya. Dilediğin kadar konuş, istediğin kadar dövüş; işte bu azizim, işte bu. Ben özgürlük diye tam da buna derim.
Şu geberesice statükodan ne çekmiştik. Yat kalk sistem, rejim, cumhuriyet, Atatürk, başka bir şey yok. Her şey buna göre. Yargıçlar bile buna göre karar almak zorundaydı.
Neler çekmiştik.
Başka bir rejimden bile söz edemiyorduk. Hatırlasana, Humeyni lafı farkında olmadan ağzımızdan kaçacak da bir savcı defterimizi dürecek diye anamız ağlardı.
Şimdi öyle mi?
Bak hâkime savcıya.
Neler yapıp neler söylüyor.
Artık herkesin sahibi olan tek bir adalet yok. Rejime bağlı değil her şey; iktidara bağlı; iktidara. Bakanlığın adaleti var artık. Dile benden ne dilersen.
Buna İkinci Cumhuriyet diyorlar. Devlet iktidarını parti iktidarıyla bütünleştirdikten sonra, siyasal sistemin tek gücü haline gelen ülkeyi yönetme düzeni.
Kısacası, statükoya karşı yeni statüko.
Eskiden kuvvetler olabildiğince ayrıydı; şimdi kısmen ayrı olacak. İstersek özel mahkemeler oluşturur, dilediğimizi tutuklatırız, sonra aylarca boşu boşuna yatırır, bir bakarsın salıveririz de kimseler cevap veremez.
Peki, bunları yaparken insafınıza ne olur? Allah korkusu içinizden boşluğa mı düşer?
O söylediklerin fani şeyler... Özgürlükler için kırılmalar kaçınılmazsa, kendimizi riske mi atmamız gerekir? Bunu asla yapamayız.
Peki hak?
Haa o mu?
Hak güçlünündür; bu her zaman ve her çağda böyledir; güçlü de her zaman haklıdır.
Ne o yüzün asıldı. Korkuyor musun yoksa? Sıkma canını güven bize.
Ne diyordu büyük yargıç: “Statükonun kibirli çocukları.”
Hangi kibir? Her biri birer mum gibi eriyip, geçmişi yansıtan heykellere dönüştü. Duruşuna bakıp aldanma. Artık eskisi gibi olamaz.

Yazarın Diğer Yazıları