"Sözde" mağduriyet üzerinden siyaset yapmak
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan için "sözde cumhurbaşkanı" tabirini kullanmasının ardından AKP'li siyasetçiler daha sert tepki göstermek ve liderlerine bağlılıklarını kanıtlamak için adeta yarıştı. Kılıçdaroğlu hakkında Cumhurbaşkanına hakaret davası açıldı.
Mahkeme, ne karar verecek zamanla göreceğiz ancak bir hukukçu olarak incelediğim, duyduğum hiçbir davada "sözde cumhurbaşkanı" diye bir hakarete rast gelmediğimi belirteyim.
Siyasetçilerin İfade Özgürlüğü
Nitekim, doğru işleyen bir demokraside muhalif bir siyasetçinin, hele ki muhalefet partisi lideri ve hatta ülkenin en büyük ikinci partisi olan ana muhalefet partisinin liderinin iktidar partisinin liderine veya yönetim usulüne yönelik eleştirilerinin hakaret olabilmesi oldukça güçtür. Özel hayatlarına dair çirkin bir söylemde bulunmadığı sürece siyasetçiler için ifade özgürlüğünün sınırı oldukça geniştir.
Ama gelin görün ki, Kılıçdaroğlu hakkında cumhurbaşkanına hakaretten açılmış onlarca dava var.
Öte yandan, bu geniş özgürlüğü hatırlatmam, Türkiye'de siyaset dilinin bu şekilde olmasını tasvip ettiğim anlamına gelmesin. Gönül ister ki, Türkiye'de siyasette seviyeli bir üslup hakim olsun.
Ancak Cumhurbaşkanı sıfatını da haiz Erdoğan'ın, parti başkanlığı sıfatını daha çok benimseyerek muhalefet liderleriyle parti kavgalarına girmeyi tercih etmesi ve siyasi rakiplerine karşı aşağılayıcı üslup kullanması, siyasi dilin bugünkü seviyesinin en büyük sebebidir.
Tarafsızlık yemini eden Cumhurbaşkanı, halkın tamamını temsil etme misyonuyla ters düşen ve toplum içindeki kutuplaşmayı körükleyen bu üslubu sonucunda muhataplarından zaman zaman benzer dille karşılık almaktadır.
Nitekim İYİ Parti Genel Başkanı Akşener'in şu sözleri oldukça önemlidir: "Bir cumhurbaşkanı düşünün, AK Parti Genel Başkanlığını da bıraktı, 2 dakika pandemi, 20 dakika CHP'nin her bir kademedeki insanına bağırdı. Böyle bir pozisyonda bu ülke nasıl yönetilir? Seçilmiş cumhurbaşkanı eyvallah tersini söyleyen yok, 1 saniyecik cumhurbaşkanı ol be kardeşim. Dün AK Parti Genel Başkanı gibi de değildi, AK Parti'nin propagandadan sorumlu kişisi konumundaydı."
Mağdur Siyaseti
Şimdi konumuza tekrar dönelim ve şu soruyu bir soralım: Kendisi defalarca siyasi rakiplerine karşı aşağılayıcı ifadeler kullanmaktan çekinmeyen Erdoğan, parti başkanlığı sıfatını Cumhurbaşkanlığı sıfatının üstünde tutmasına yönelik bir eleştiri olarak söylenen "sözde cumhurbaşkanı" ifadesini neden ülke gündemi haline getirdi?
Burada mesele yalnızca ülkenin gerçek gündemi olan ekonomi ve pandemiyle mücadeleyi az konuşulur kılmak için sahte gündem yaratmak değil.
Yaratılan sahte gündemin içeriğine de dikkat etmek gerek.
Erdoğan, şüphesiz ki mağdur siyaseti yaparak geldiği yerde tutunabilmek için bugün kendine suni bir mağduriyet yaratma çabasında. Tüm kurumlar, meclis ve medya gücüne bir de binlerce odalı saraylar, lüks arabalar, uçaklar eklenince, bugün geldiği noktada mağdur rolünün üstlenilebileceği her an muhalefetin cümlelerinden adeta cımbızla seçiliyor.
Bunun yanı sıra, açlık, yokluk ve sağlık, iktidar için ikincil ve hatta tek önemli şey olan iktidarda sürekli kalma çabalarını baltalamak isteyenlerin uydurdukları sözde gündemler.
İktidar ortağı MHP'nin Genel Başkanı Bahçeli'nin sözde cumhurbaşkanı ifadesini "Türk milletine, demokrasi kültürüne, milli egemenlik ilkelerine hakaret, hıyanet, hürmetsiz" olarak göstermesi, Türkiye'deki seçmenin yüzde 23'ünün oyunu almış bir partinin genel başkanını "zalimlerin ve Türkiye düşmanlarının yeminli sözcüsü" olarak tanımlaması (ki bu açıdan "sözde" tabirinden çok daha büyük bir suçlama bu) ve AKP sözcüsü Çelik'in, Kılıçdaroğlu'nun "yok hükmünde" olduğunu iddia etmesi, Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanını eleştiren ifadelerinden darbe sonucu çıkarması, bugün, mağdur siyaseti yapan ve yalnızca kendisine oy veren seçmeni halk olarak gören tipik popülist yönetim anlayışının Türkiye'deki göstergeleridir.
Ancak ekonominin geldiği şu noktada, bu popülist anlayış, suni mağduriyetler üzerinden oy kazanmaktan oldukça uzaktır ve ne kadar cımbızla çekilirse çekilsin muhalefetin söylemlerinden iktidara mağduriyet çıkmaz.