Soyadımız Türkiye mi?
"Partilerimizin adı farklı olabilir ama hepimizin soyadı Türkiye Cumhuriyeti" diyen AKP sözcüsü Ömer Çelik'in bu cümlesi yüzde yüz doğru.
Katılıyorum.
Türkiye'de özlediğimiz şey de tam olarak bu bilinç düzeyine her bir vatandaşın, siyasetçinin, eğitimcinin; kısacası ülke insanlarının varabilmesidir.
Neden?
Çünkü soyadımız "Türkiye Cumhuriyeti" demek; öncelikle Cumhuriyeti kabullenmektir.
Sonra Türkiye'yi ayrı gayrı olmadan bir bütün olarak görmektir.
Başka?
Yurttaşlık bilincinin bu aidiyetten beslenen hukuksal temele dayandığını söylemektir.
Çok daha başka ise, ayrımsız bir Türkiye ortaya koymak ve buna inanmaktır.
Peki, sayın sözcünün bu doğru sözünün AK Parti pratiğinde yeri var mıdır?
Maalesef yoktur.
AK Parti daha şimdi, yeni, az evvel Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarını "bizden ve bizden olmayan" diye ikiye ayırarak seçimleri tamamladı.
Şimdi yine aynı sözcü "demokrasi kazansın" diyor.
Birbiriyle taban tabana zıt bu anlayışla demokrasi nasıl kazanacak?
Madem "soyadımız Türkiye", öyle ise İYİ Parti'ye kurulan tuzakların sonu neden kesilmiyor?
Neden Millet İttifakı'nca yapılan itirazlar havada kalıyor da, AKP'nin itirazı anında işlem görerek İstanbul ve Ankara'da geçersiz oylar bile tekrar tekrar sayılıyor?
Kısacası hukuk neden herkes için aynı derecede hassas çalışmıyor?
Hani hepimizin soyadı "Türkiye Cumhuriyeti"ydi.
Hani "demokrasi kazanmalı"ydı?
Demokrasinin ön koşulu seçme ve seçilme hakkı olduğu kadar, hukuk devleti ilkesine uymak ve insan haklarına riayettir.
Basın özgür değilse demokrasiden söz edemeyiz. Çünkü iktidarın eylemlerini, kamuya verdiği zararları ne araştırabilir ne de soruşturabiliriz. Kısacası iktidarı gözleyemeyiz. Bu durumda seçmen iktidar denetimini yapmamış olur.
Hukuk üstün tutulmayıp iktidar gücü üstün tutuluyorsa, orada yine demokrasiden söz edilemez.
İnsan hak ve hürriyetlerine evrensel hukuk sınırlarının altında kısıtlama getiriliyorsa da aynı şekilde olması gereken demokrasiden söz edilemez.
Kısacası, demokrasi bir bütündür ve bu bütünü oluşturan öğeler/parçalar vardır. Bu öğeler/parçaların başında kendisi dâhil bütün ötekileri de düzenleyici olan hukuk gelir. Basın özgürlüğü ve seçim güvenliği gelir.
Bunlardan birinde oluşacak hasar yahut işlev bozukluğu toplumsal alana huzursuzluk olarak yansır.
İşte "soyadımız Türkiye'de" olan budur.
Bu durumda Sayın Bakanın söyledikleri ifadede/sözde doğru, uygulamada tamamıyla hatalıdır.
***
EN İLGİNÇ OLANI
Türkiye, 24 Ocak kararlarıyla kapitalizme geçti. Özelleştirmeler, devlete ait her şeyin satılmasına neden oldu. Artık piyasa ekonomisinin tam ortasındayız ve kriz süreci de beraberinde geldi.
En son özelleştirilenler şeker fabrikaları ile tank palet fabrikalarıydı.. Türkiye seçime giderken bu özelleştirmeleri meydanlara taşıdı.
Peki, bunun halktaki karşılığı ne oldu?
Özelleştirmelerin yapıldığı yerlerin hemen tamamında AKP kazandı.
İşte en büyük çelişki buydu.
Kaybedenler ilk onlardı ve bunu görmezden geldiler.