Sosyolojik Siyaset
Sosyal değişimleri en çok etkileyen faktörler; bilimsel ve teknolojik ilerlemeler, kitle iletişim araçları, nüfus olayları, coğrafi şartlar, ekonomik gelişmeler, kültürel etkileşimler, rejimler, savaşlar ve göçler olarak görülmektedir. Toplumlarda sosyal değişimler bu saydığımız etkenler yüzünden zaman zaman hızlanır; ancak her değişim bir ilerleme değildir. Bazen değişimler ilerlemeyi yavaşlatır, hatta geriye bile götürebilir.
Türkiye, bahsettiğimiz bu etkenlerin hepsinin etkisi altında olmakla beraber son yıllarda en çok hükûmet sistemi değişikliği ve göç unsurlarının oluşturduğu girdapla boğuşuyor. Toplum, farklı yönlerde, çelişkili ve birbirini tamamlayamayan gelişmeler, toplumsal kompartımanlar ve kurumlar arasında uzaklaşma ve oluşan uyumsuzlukların geri dönülmesi mümkün olmayan sınıra gelmesi yüzünden bunalım içinde sürükleniyor.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ve göç; ülkeyi terk edenler ile etmek isteyenlerin sayısındaki artış gibi siyasi anket çalışmalarında karşımıza çıkan kararsızların oranının artmasının da asıl sebebidir diye düşünüyorum. Siyasette oluşan kararsızlık ondan uzaklaşmanın ilk aşamasıdır ve siyasetten umudunu kesmek devletten umudunu kesmek anlamı taşır. Bilhassa gençlerin bu duruma düşmemesi için olan biteni anlamak ve bu tür gelişmelere müsaade etmemek gerekmektedir. Kararsız seçmene partiler üzerinden tercihleri sorulduğunda bu oran %25 civarındayken tercihleri kişiler üzerinden sorulunca kararsızlık %17'lere düşüyor. Buradan anlıyoruz ki cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi sadece ekonomik parametreleri kötüleştirmedi. Parlamentoyu ve siyasi partileri geri plana atarak işlevsizleştirdiği için seçmen-parti ilişkisini de zayıflattı ve seçmen doğal olarak kişilere yönelmek zorunda kaldı. Kurumların belirsizleşip kaybolması ve şahısların oluşan kurumsal boşluğu ikame etmeye başlaması Orta Doğu’nun dibine indikçe daha da artacaktır.
Sosyolojimizi değiştiren diğer devasa problemimiz göçtür. Kesin sayıyı bilmemekle beraber ülkemizde konuyla ilgilenen uzmanlar mülteci sayısını yaklaşık olarak on-on üç milyon kişi olarak tahmin ediyorlar. Buna karşın göç de veriyoruz. 2022 yılında açıklanan verilere göre, yurt dışına göç eden Türk vatandaşı sayısı 2021'de 139.531 iken, geçen yıl 291.377 kişiye çıkmıştır. Dünya üzerinde göçün planlamasında Türkiye'ye büyük bir payın ayrıldığı görülüyor. Payın büyüklüğü bizim yöneticilerimizin gönüllülüğüne bağlı olarak da artıyor. Mevcut iktidarın dünya görüşüne uygun olan ve teşvik ettiği Arap ve Müslüman göçü hem nitelik hem de nicelik olarak toplumun sosyolojisini değiştiriyor. Bir yandan vatandaşlık verilerek mümkün olan en hızlı şekilde kendilerine seçmen oluşturuyorlar. Diğer yandan göç karşıtı bir yönetimin gelmemesi için Batı'nın maddi manevi tüm desteğini alıyorlar. Onların deyişiyle “win-win” oluyor.
Sosyal değişimi etkileyen faktörler arasında saydığımız bilimsel ve teknolojik ilerlemeler ve kitle iletişim araçları devlet imkânlarına sahip olan iktidarın lehine büyük avantaj sağlıyor ve onlar bu fırsattan gayet iyi faydalanıyorlar. İşte bu sayede her köşe başı tutulmuş durumda, kendilerine özel bir medya oluşturdular. Artık bağımsızlığından bahsedilemeyecek olan medya bu kadar büyük bir göç olgusu varken olumsuz sonuçlarından bahis bile açmıyor; dalga geçer gibi Afgan çobanlarının faydasından bahsediyor. Artan nüfus ve ortaya çıkan barınma probleminin ürettiği yüksek kiralar ve yüksek gıda fiyatlarıyla göçü vatandaşa finanse ettirebiliyorlar.
Hükûmetin uyguladığı politikaların sonuçlarını öngöremediği düşünülemez. Gençlerimizin kaçmasını engelleyecek hiçbir girişimde bulunmamaları Türk vatandaşlığını belli bir kesime dağıtmaları, Türkiye’nin menfaatlerini gözetmediklerini ve başka bir planlarının olduğunu gösteriyor. Bu her Türk için ciddi bir varlık meselesidir ve mücadele alanıdır. Acilen genç nüfusumuzun göçü durdurulmalı ve gençlerin siyasete ilgisinin çekilmesi gerekmektedir. Eğitim seviyesi yükseldikçe kendilerine desteğin azaldığını iyi bildiklerinden siyasete ilgisizleştirilerek ülkeyi terk etmek zorunda bırakılan genç nüfusun gidişi aynı zamanda kalan seçmenler arasında iktidar desteğini yükselten bir etki yaratmaktadır.
Bu kadar olumsuz şart karşısında biz umudumuzu kaybetmemeye çalışalım: Toplumsal bütünleşme sağlıklı ve doğru sosyal değişimin olmazsa olmazı… Bunun için günümüz Türkiye’sinde öncelikle gençlerin kendilerini değerli ve etkili hissetmeleri şart... Siyasi partilerin ve gençlerin bu sarmaldan beraber çıkmaları gerekli... Bu ortamda gençlerin sahip çıktığı ve gençleri kucaklayıp onlara yer veren bir parti Türkiye’nin geleceğini inşa edebilir.