Türklüğe Dönüş
Harp okullarında teğmenlerin kılıç çatmalarından sonra oluşan gündem üzerine Dücane Cündioğlu'nun vaktiyle söylediği "Bu ülkede dindar çocuklar Atatürk hakkında çok kötü koşullandırılıyor. Kimse riyakârlık yapmasın. Ben yıllarca Atatürk demedim, çünkü bir put ismini anıyormuş gibi hissettim. Mustafa Kemal, Gazi falan diyorduk. Eskiden Atatürk bu kadar keskin davranmasaydı diye düşünürdüm ama şimdi anladım ki kanser hastasına aspirin veremezsiniz, kanser hastasını ameliyat etmek acımasızlık değildir." şeklindeki sözleri sosyal medyada tekrar gündem oldu. Atatürk hakkında Dücane Cündioğlu gibi fikrini değiştiren birçok tanıdığım var. En azından benim çevremde durum böyle.
İnsanlar egolarından dolayı yaşadıkları birçok şeyi kendilerine özel sanırlar. Hâlbuki grip olanın burnu akar, başı ağrır; çikolata ve dondurma serotonini yükseltir. Bu tür dışsal etkiler insan vücudunda büyük oranda aynı sonucu verir. Herhangi bir tarikat, cemaat, aşiret ya da etnik ayrılıkçı yapının ardılı olanlar dışında düşünce dünyasında günün şartları çok belirleyicidir. İnsan ve toplum, içinde bulunduğu fiziki ve psikolojik şartlar dâhilinde fikir ve davranış geliştirir. Dolayısıyla Dücane Cündioğlu'nun Atatürk'ü put gibi hissettiği dönem ona özel değildi. Ülkemizde birçok genç aynı hâli yaşıyordu.
Gençlerin Atatürk'e mesafeli olduğu ama aslında düzene mesafeli durdukları 1980'li yılların şartlarına bakalım: Soğuk Savaş dönemi devam ediyor. Afganistan, Ruslar tarafından işgal edilmiş. İran'da İslam devrimi olmuş. Türkiye'de asker yönetime el koymuş; liseye giden çocukları bile cezaevlerine doldurmuş; üstüne tuzu biberi olarak kadınların yüzde doksanından fazlası başını örttüğü hâlde başörtüsü yasağı çok sert bir şekilde uygulanıyor. Türkiye’de siyasal İslamcılar ve Kürtçüler başından beri Atatürk karşıtı ve cumhuriyet düşmanıydılar ama bahsettiğimiz şartlar yüzünden oluşan psikolojik ortam memleketin mütedeyyin insanlarını da toplumun huzursuz kesimine ve suistimal alanına itti.
Bugünü de gençlerin ve toplumun içinde bulunduğu şartlar altında değerlendirmek gerekiyor. 1980 darbecilerinin kendilerine verilen görevi layıkıyla yaparak parke taşlarını döşedikleri yoldan yürüyüp iktidara gelen AKP’nin iktidarı döneminde yaşanan intikamcı (rövanşist) tavırlar yüzünden toplumda tedirginliğin ve tehlike algısının yönü değişti. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin sonucu olan tek adamlık yönetiminin icraatları, getirdiği riskler ve açık açık en yetkili ağızlardan söylenen Türksüz yeni anayasa söylemi ve kısa sürede düzelemeyeceği görülen ekonomik durum, toplumun psikolojisini değiştiriyor. Kısaca; 12 Eylül cuntasının Atatürk sütresinin arkasına gizlenerek yaptığı toplumu geren icraatlarının sonucu bir Atatürk karşıtlığı gelişmişti. Bugün yaşadığımız tek adam düzeni tam tersinin gelişmesine sebep olmaktadır.
Benzer süreçleri Osmanlı devletinin ömrünün sonuna yaklaştığında da yaşamıştık. Bir dönem “Aman ha Türklüğünüzü dile getirmeyin yoksa devletimiz dağılır.” diye İslamcılığı ve Osmanlıcılığı sureti haktan göstermişlerdi. Bu dönem Türk milletinin çok değerli on yıllarına ve devletine mal olmuştu. Şimdi de Medine vesikası, halkların kardeşliği, açılım, Osmanlı millet sistemi, İslam ümmeti/milleti diyerek devletimizi tekrar büyük bir zafiyet içine sokmuşlardır. Bu yaşananlardan sonra hâlâ elde kalan bir Türklüğümüz var ve aynı adamlar bundan rahatsızlık duyuyor ve yine açık açık Türklüğe saldırıyorlar.
Herhangi bir ideoloji ve dinin taraftarları taammüden ajandır, onun için kökü dışarıda olan her yapı şüpheyi hak eder. “Mustafa Kemal'in askerleriyiz” sloganı ise içeriyi, bağrından çıkardığı en büyük Türk'ü ve cumhuriyeti işaret ediyor diye düşünüyorum.
Atatürk'e referans vermek Türk milletini merkeze koymaktır. Türkler ülkenin bugünkü şartlarında Türk’üm diyemeyene karşı haklı olarak daima uyanık olmalı ve Türklükle ilgili hiç mütevazı olmamalılar. Türk’ün ve Türklüğün düşmanlarına Atatürk kadar keskin davranmak gerekiyor.
Kısa sürede kapanmayacağı belli olan bu meseleye yine atamızın bir sözü ile şimdilik ara verelim:
"İstiklal, istikbal, hürriyet her şey adaletle kaimdir." M. Kemal Atatürk